Bu Blogda Ara

24 Mart 2010

Zengin Stil(Klasik dönem)

Zengin Stil
(İ.Ö.430-400)
5. Yy’lı üç safhaya ayırmış sonuncusuna zengin stil demiş ve zaman olarak da i.ö.430-400 yılları arasını kabul etmiştik.Klasik devir olarak sadece 5. Yy’lı kabul edenlerden bazıları bu safhayı Klasiğin son safhası yahut Geç Klasik olarak kabul edeler daha öncede belirttiğimiz gibi biz 4.yy’lı da Klasik safhanın içinde mütalaa ettiğimizden 5.yy’ın bu safhasını eserlerin gösterdiğin özellikten dolayı zengin stil adı daha uygundur. Parthenon Stili bilhassa alınlık eserlerinde görülen özellikler bu zamanda da devam eder fakat bazı hususlarda gelişmeler olur örneğin Bassai’deki Apollon Tapınağı kabartmaların da ve Sidon da ele geçen Likya Lahdinde görüldüğü gibi konun çeşitliği ve sahnede hakim olan şiddet bakımından Parthenon dan daha ileri gidilmiş olay ve hareket yüz ifadelerine tesir etmiştir. Parhenon ile en yüksek seviyesine ulaşmış olan Klasiğin hudutların bu zamanda  şiddet ve heyecan bakımından genişletilmiştir. Zamanın en önemli yeniliğini elbisenin incelmesinde ve bunun altında vücudun tam manasıyla belli olmasında aramak yerinde olur. Islanmış gibi vücuda yapışan şeffaf elbise zamanın ekseri eserlerinde ve bilhassa yy.lın sonuna doğru olanlarda görülüyor. Parhenon eserlerine nazaran biraz daha incelmiş ve seyrelmiş olan kıvrımlar tatlı dönüşler ve helezonlar yaparak çoğu yerde vücut şeklinin elbise altında tamamen belirli olmasına imkan sağlarlar bazen elbise ve kıvrımları belirtmede tabiiden oldukça uzaklaştığı görülür örneğin Akropolis’deki Athena Nike Tapınağının korkuluk duvarına süsleyen kabartmalarda
elbise kıvrımlarını belirtmede bir sunilik göze çarpmaktadır. Meydana gelen derinlik ve gölgelerle sanatkarın biraz da kendi görüşünü aksettirmek istediği anlaşılmaktadır. Zamanın bu özellikleri yanında bazı kabartmalarda ağaçların kayaların gösterilmesi gibi tabiat özelliklerine de  yer verilmektedir. Sanat o kadar çabuk gelişiyor ki kırk yıl öncesine ait Olympia Zeus Tapınağı ile bu safhanın eserleri arasında belirli ayrımlar meydana gelmiştir. Zeus tapınağının alınlığına ait bir kadın heykeli ile Paionios  Nikesi arasındaki ayrım iki eseri karşılaştıramayacak kadar büyüktür. Safhaların özelliklerini ve ayrımlarını belirtebilmek için bir yazarın sözlerini burada tekrarlamak yerinde olur. Erken Klasiğin ciddililiğine orta safha güzellik ekledi son safhada bu güzelliğe renk verdi.Bu safhayı Grek şehirlerinin kendi aralarında yaptıkları ve  27 yıl süren Peloponnes Savaşları
doldurmaktadır. Bu savaşların yüklediği maddi külfetten dolayı inşaat alanında büyük binalar yapılamamıştır.Bununla birlikte yapı faaliyeti durmuş sayılmaz. Bassai’de Phigaleia tapınağı onarılmış, Theseion tamamlanmış  Erechtheion  ve Nike tapınağı inşa edilmiştir. Anadolu’da Nereidler ve Gölbaşı abidelerinin yapımı da bu safha içerisinde olmuştur. Şöhretleri Pheidias ve Polykleitos kadar olmamakla beraber safhanın şu üç sanatkarı önemlidir: Alkamenes, Agoragritos ve Paionios.

Alkamenes:
Alakamenes’in Atinalı olduğu anlaşılmaktadır. Antik yazarlara göre Pheidias’ın hem talebesi hem de rakibi olan sanatkarın çalışma yılları genel olarak Peloponnes Savaşları zamaında İ.ö. 431-404 rastlar Pheidias’tan sonra Atinada inşa edilen tapınaklara ait kült heykellerinin yapılması görevinin bu sanatkara tevdi edilmiş olduğu tahmin edilmektedir.Antik kaynaklar sanatkarın çeşitli eserlerinden bahseder.Pausanias’a göre gövdelerin birbirine yapışık olan üç Hekate’yi ilk defa bu sanatkar yapmıştır. Bahçelerde Aprodite adlı heykel Alkamenes’in en önemli eseri olarak kabul edilir bu eserin kopyası ile ilgili olarak ortaya çıkan problem henüz halledilmiş değildir. Polykleitos
Bahsinde de üzerinde durduğumuz gibi bazı arkeologlar tarafından Venüs Genetrix bu eserin kopyası olarak kabul edilirse de bu fikir henüz çoğunluk tarafından tasvip görmüş değildir.
Önemli bir kült eseri olduğu anlaşılan sanatkârın Dionysos heykeli hakkında sadece paralar üzerindeki tasvirlerden bir fikir ediniyoruz. Sanatkârın bugüne kadar sadece iki eserinin kopyaları elimize geçmiştir: Hermes ve Prokne

Hermes:
Bergama  ve Efes’te ele geçen Hermes heykelleri ve Alkamenes’e ait Hermes’in doğrudan doğruya kopyaları yahut da onun eserinin adapte edilmiş şekilleridir, Bergama Hermes’inde şunlar yazılıdır Alkamenes’in çok güzel heykelini, kapıların önünde duran Hermes'i göreceksin (onu buraya) Pergamios yerleştirdi. Bu kitabeden de anlaşılacağı gibi Alkamenes'in bir Hermes heykeli bulunmaktadır. Yalnız 5. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan sanatkâr Sokrates'in yaptığı Hermes'den Alkamenes'in faydalanmış olması ihtimalini de burada hatırlamak gerekiyor.

Prokne:
Pausanias’ın ifadesine göre Alkamenes'in eseri olmalıdır. Akropolis'te bulunmuş olan ve oradaki müzede muhafaza edilen Prokne ve İtys orijinaldir. Peplos'un karın üzerinde aldığı şekil ve kıvrımlar genel olarak Parthenon stilini gösterir. Dik kıvrımların aşağıya doğru indikten sonra ayağın iki tarafından yukarı doğru çıkarak ayağı üstten sarmaları ise bu safhada görülen bir özelliktir.

Agprakritos:
Plinius'un bildirdiğine göre, Agorakritos Paros'lu ve Pheidias'ın talebesidir. Yazar ayrıca sanatkârın Alkamenes ile bir Aphrodite heykeli için yarışmaya girdiğini nakleder. Sanatkarın Nemesis adlı kült heykelinin başı ve önemli olduğu ve bunu Rhamnus'daki tapınak için yaptığı anlaşılmaktadır.Bura da yapılan araştırmalarda, Nemesîs Heykelinin başı ve  kaidesini süsleyen bazı figürler ele geçmiştir. Bir para üzerindeki tasvirinden Tanrı Kadın’ın ayakta durduğu ve bir elinde kap tuttuğu anlaşılmaktadır.
 Sanatkârın Ana Tanrı Kadını tasvir eden bir eseri de Atina agorasında bulunmakta idi. Berlin ve Kopenhag müzelerindeki kopyalarına göre Tanrı Kadın tahtında  oturmakta ve bir elinde kap, diğer elinde tef tutmaktadır. Batı Anadolu ve Frig bölgesinde çeşitli tasvirlerine rastladığımız ve aslında Frig Tanrısı olan Kybele'nin ekseriya i başında polos ve yanında aslan bulunur.
Kopenhag'daki müzede bulunan Hera Borghese ve benzerleri bazı arkeologlar tarafından Agorakritos'a verilmek istenir.
Alkamenes ve Agorakritos, Pheidias'ın talebeleri olduklarından hocalarının tesiri altında kalmışlar ve kendilerine has bir stil yaratamamışlardır. Esasen eserlerinden sadece bir ikisi elimize geçtiğinden Agorakritos'un özelliklerini tam manasıyla ortaya koymak mümkün olamamaktadır.

Paionios:
Paionios Trakya'nın Mende şehrindendir. Sanatkârın   Olympia'da ele geçen aynı zamanda orijinal olan Nike heykeli sanat tarihinde önemli bir yer işgal eder. Zaferi temsil eden Tanrı Kadın Olympia Zeus tapınağının karşısında, 9m. yükseklikte bir kaide üzerinde dikili idi. Zeus tapınağının akroterleri için açılan yarışmada sanatkârın birinci geldiği, Nike heykelinin kaidesindeki kitabeden anlaşılmaktadır. «Messenia’lılar ve Naupagtos’lular onu Olympia Zeus'a düşmanlarından aldıkları ganimetin karşılığı olarak ithaf ettiler. Mende'li Paionios onu yaptı, O tapınağın akroterinin yapılışında başarılı bir müsabıktı» denilmektedir.'
Olympia'da yapılan   araştırmalarda ele geçen  Nike heykelinin yüz kısmı yoktur.Vatikan ve Palazzo  Venezia'daki  başlar Paionios’un Nikesi’nin kopyaları olabilir.  Kaidedeki kitabede zikredilen ganimetin, Ispartalılara karşı İ. ö. 421'de kazanılan Archidamos savaşıyla ilgili olduğu tahmin edilmekte ve esasen eserin stili, ince elbise ve kıvrımlar, bunların altından vücudun parlaması bu zamanı gösterir. Uçarak gelmiş olan Nike'nin elbisesi rüzgârın tesiriyle ön tarafta vücuda yapışmış ve arkada hâlâ dalgalanmaktadır. Netice olarak, hareket, elbise ve kıvrımlar, vücudun bütün şekil ve hatlarıyla belli olması bakımından Nike zamanın özelliklerini en iyi şekilde aksettiren bir eserdir.
Strongylion ve Korint başlığının yaratıcısı olan   Kalimachos  zamanın diğer sanatkârlarıdır.

Bassae  Apollon  Tapınağı:
Pausanias'ın bildirdiğine göre, Phigaleia yakınındaki Bassae Apollon Tapınağı,Parthenon'nun mimarı. .İktinos tarafından inşa edilmiştir. Dor düzeninde olan bu tapmak, Olympia Zeus tapmağı gibi hexastil peripteral'dir. Kuzey - güney doğrultusunda olması gibi geleneği bozan özelliğinden başka iç kısımda da değişik bir plân tatbik edilmiştir. Cella'nın içinde, kült heykelinin bulunduğu küçük bir oda ile yarım sütunların çevirdiği bir kısım vardır. Bu yarım sütunların taşıdıkları ton başlıkları ve friz, yapıdaki İon tesirini açıklar. Cella'da sütunlu olan yer ile kült heykelinin bulunduğu küçük kısmı ayıran ortadaki sütunun Korinth başlığı taşıdığı anlaşılmakta, böylece bu tip başlık mimarlık tarihinde ilk defa bu yapıda görülmektedir. Frizlerde Greklerin Amazonlarla, Kentaurlar’ın Lapithler ile olan savaşları tasvir edilmiştir." Savaşa Tanrılar da katılmış, "Artemis'in idare ettiği ve geyikler tarafından çekilen arabanın içinde Apollon ok atarken görülmektedir. Phigaleia frizlerinde savaşın şiddetli cereyan eitigini görüyoruz.Böylesine şiddetli ve heyecanlı mücadele Phigaleia frizlerine has olmakla beraber, bu safhada mücadeleler, Parthenon zamanına nazaran daha şiddetli cereyan etmekte ve bu da zamanın bir özelliği sayılmaktadır. Sahnede ağaç görülmesi de, sanatkârın, olayların cereyan ettiği yeri belirtmek istediğine işaret eder. Phigaleia tapmağı ve frizleri î. ö. 420 yılına ait olarak kabul edilir, ince elbise, dalgalanan ve arka zemini dolduran kıvrımlar bilindiği üzere zamanın özellikleridir.
Erechtheion:
Akropolis'te Athena'nın eski kült mahallinde inşa edilen Erechtheion plân ve şekil bakımından bilinen tapınaklardan ayrılır. Bunun sebebini, yapının çeşitli kült yerlerini içine alacak şekilde inşa edilmesinde aramak gerekir. Dikdörtgen olan esas kısım üç bölüme ayrılmış ve bunlardan birisi Athena'ya tahsis edilmiştir. Güney taraftaki çıkıntı, çatısı sütun yerini tutan altı karyati tarafından taşman bir galeri şeklindedir. Yapı Attik - İon mimarlık tarzının süslü bir örneğini verir. Tapmak adını Atina şehrinin kurucularından olan Erechtheus'dan almaktadır. Aslında yapının frizinde tasvir edilen konular arasında Erechtheus'un doğuşu gibi sahneler de vardır. Tapmağın inşası İ. ö.
421 den 406 yılma kadar devam etmiş ve bu zaman içinde karyatidlerin önce, frizlerin daha sonra (409-406) yapıldıkları anlaşılmaktadır.
Grek mimarisinde sütun vazifesi gören kore'lere karyatid adı verilir. Lakonia bölgesindeki Kariai köyü kadınlarından bazıları, memlekete ihanet ettiklerinden ebedî olarak yük taşımaya mahkûm edilirler.
Erechtheion'daki Karyatid'lerin duruş ve elbiselerinin uzun kıvrımlarında eskiyi andıran özellikleri bulmak mümkündür. Fakat oynayan bacağın şeklinin belli olması ve burada elbise kıvrımlarının gösterilmesinden nispeten vazgeçilmesi zamanın özelliğidir.
Çeşitli konuların tasvir edildiği frizlerde   ince elbisenin vücuda iyi bir şekilde uyması, bazı figürlerin birbirine yakın, hattâ birinin diğerinin görülmesine engel olması gibi özellikler göze çarpmaktır.

Athena Nike Tapınağı:
Athena Nike Tapınağı Akropoliste,  girişin  sağında,   bir   kısmı şehir duvarının üzerine gelecek şekilde inşa edilmiş küçük bir yapıdır. Cella’dan ibaret olan tapınağın sadece ön ve arkasında dörder sütun vardır. Baştaban üzerindeki friz tapınağın dört tarafını sarar.Tapınağın frizlerinde savaş sahneleri yer almıştır. Doğu taraf çok defa olduğu gibi Tanrılar toplantısına ayrılmış ve Zeus ile Athena ortada yer almışlardır. Mücadelenin şiddetli cereyan ettiği frizlerde, cesurane ve birbirini kesen hareketler zamanın özelliği olarak göze çarpar. Bu safhanın eseri olarak Nike tapınağı, daha ziyade, inşa edildiği yerde, burcun üzerindeki düzlüğü çeviren korkuluk duvarına (Balustrade) ait kabartmalarla önemlidir. Burada Nike'yi kurbanlık inek götürüyor sandalını bağlıyor   şekilde çeşitli işleri yaparken tasvir edilmiş olarak görüyoruz. Elbiselerin ifadesinde bol kıvrım kullanılmış ve böylece zengin stil bu eserlerde en yüksek seviyesine ulaş¬mıştır. Hattâ kıvrımların kabarık ve derin olmasıyla ışık-gölge tezadının yaratılmak istendiği de akla gelebilir. Hasılı sanatkâr eserlerine, değişik bir görünüş kazandırmak için, artistik bir özellik vermek istemiştir. Arkeolojide «balustrade» kabartmaları İ. ö. 410-406 yılları arasında yapılmış olarak kabul edilir.

Villa Albani Kabartması adını taşıyan bir süvariyi tasvir eden stel safhanın önemli bir eseridir. Eser çoğu zaman Parthenon frizleri' ile karşılaştırılarak tarihlenir. Fakat elbise kıvrımlarının hareket ve rüzgârın istikametine tâbi olmadan dalgalanışı eseri zengin stil safhasına vermeye yardım eder ve bunun için İ. ö. 430 - 420 yılları arası teklif edilir.



Nereidler   Abidesi:

Nereidler abidesi Likya'da   Xanthos    şehrinde yüksek bir kaide üzerine dış görünüşü bakımından İon tapınağı  tarzında inşa edilmiş bir mezardır. Heykeltıraşlık eserleri 1842 yılında British Museum'a taşınan abidenin bugün yerinde sadece kaideye ait bazı kalıntılar görülebilmektedir. Yapının heykeltıraşlık süslerini frizler alınlık kabartmaları  akroterler ve aslan başı şeklindeki çörtenler ile abide¬nin adını aldığı Nereid heykelleri teşkil eder. Anıtın yüksek ve dikdörtgen şeklinde olan kaide kısmını süsleyen iki frizden başka, birisi baştabanda diğeri de cella duvarının üst kısmında olmak üzere ayrıca iki friz daha vardır. Frizlerde savaş sahneleri, müstahkem bir şehrin alınması için girişilen hareketler, sıra halinde askerler, kline üzerine uzananlar vergi getirenler ve prens etrafında toplanan şehrin ileri gelenleri gibi çok çeşitli konular tasvir edilmiştir. Doğu alınlıkta, belki de mezarın ait olduğu kimse eşiyle birlikte taht üzerinde karşılıklı oturmakta ve diğer figürler alınlığın köşelere doğru daralan sahasına, küçülerek sıralanmaktadır. Böylece kompozisyon bakımından doğu alınlık arkaik bir görünüşe maliktir. Orta akroterin sphinx, yan akroterlerin aslan heykelleri oldukları tahmin edilmektedir. Mitolojide deniz perileri olarak geçen, yolcuları dans ve şarkılarıyla eğlendiren Nereidler'e ait heykeller peristasis kısmında sütunların aralarında yer almakta idiler.
Nereidler Abidesinin heykeltıraşlık eserleri bütün olarak ele alındığında birden fazla ustanın çalışmış olduğu anlaşılmaktadır. Genel olarak zamanın özelliklerini bütün eserlerde görmek mümkündür.İnce elbise ve fazla dalgalana kıvrımlar. Bu özelliği, anıtın süs bakımından zenginliğiyle birleştirerek Anadolu eski İon sanatının özelliğine bağlamak da mümkündür. Ayrıca zamanın eserleri olarak Nereid heykelleri çeşitli bakımdan Paionios'un Nikesiyle benzerlik gösterirler : Ayaklar üzerine yükü vermeyen hareketli bir duruş ile, yelken gibi elbisenin açılmış olması aynı¬dır. Elbise, bütün uzuvlar ve göbek belli olacak kadar incelmiştir. Bu zamanda Likya sanatında hakim olan ve bilhassa eteklerde genişçe satıhlar arasında, üzerinde çizgiler bulunan ve paralelliklerini rüzgârın hafifçe bozduğu kıvrımlar karakteristiktir. Kabartmalarda gözler oldukça derindir. Figürlerde Kıt'a Yunanistan eserlerinde olduğu gibi ahenkli hareketler pek yoktur. Nereidler Abidesi kabartmalarında askerlerin yeknesak bir şekilde sıralanmalarında ve av sahnelerinde de doğulu özelliklerin etkilerini aramak yerinde olur.
Nereidler Abidesi, Likya'nın yüksek kaideli mezar geleneğini aksettiren Aslanlı Mezar ve Harpy Abidesinin başka bir örneğidir. î. ö. 4. yüzyıla ait Mausoleum ve Roma devrine ait Milas'taki mezarın şekille rinde Nereidler Abidesinin tesiri görülür ve böylece Likya'ya ait bu geleneğin uzun zaman devam ettiği anlaşılır.

Gölbaşı   Heroon'u:

Gölbaşı Mezar Abidesi diyebilinen eser Likya bölgesinde eski Trysa şehrinde inşa edilmiştir.Anıt, dikdörtgen şeklinde ve yüksekçe olan avlu duvarı ile bunun  içinde yer alan Likya tipi mezardan ibarettir. Bizi heykeltıraşlık yönünden daha ziyade avlu duvarındaki frizler ilgilendirmektedir. Frizler   iki sıra halinde duvarların içe bakan yüzleri ile güney tarafın dış yüzünde yer almıştır. Ayrıca güney tarafta buluan girişin çeşitli yerleri de figürlerle süslenmiştir. Frizlerde Kalydon domuz avı  , Greklerin Amazon   ve Kentaurlarla   olan savaşları gibi sevilen konular yanında Yediler'in Thebai'a karşı savaşı, Bellerophon  ve Odysseus  ile ilgili sahneler görülmektedir. Ayrıca Nereidler Abidesinde olduğu gibi kline'ler üzerine uzanmış kimselere, monoton bir şekilde sıralanmış askerlere, kalelerin alınması gibi girişilen hareketlere de yer verilmiştir
Kısaca önemini belirttiğimiz abidenin bugün Gölbaşı'nda, avlu duvarına ait bir kısım taş kalıntısından başka hiç bir şey kalmamıştır. Heykeltıraşlık eserleri 1872 yılında Avusturyalılar tarafından Viyana'ya taşınmış olup bugün Sanat Tarihi Müzesinde bulunmaktadır. Bellerophon'un Likya ile özel bir ilgisi vardır. Efsanevî kahraman, Tryns kralının karısı tarafından iftiraya uğrayınca kral onu, öldürülmesi için yazdığı mektupla birlikte kayınpederinin yanma, Likya'ya gönderir. Likya kralı Bellerophon'u öldürmez, fakat şu üç zor işin yapılmasını, Chimeiraya, Amazonlara ve Solumer'deki cenkçi dağ kavmine karşı savaşmasını ister.
Zamanın özelliği olan elbisenin incelmesi buradaki figürlerde de en yüksek seviyededir. Kapının iki tarafında bulunan danseden figürlerin ince elbiselerinin dalgalanma derecesi, zamanın özelliğini aksettiren Nereidler ve Paionios Nikesi'nde görülenlerden aşağı değildir. Gölbaşı kabartmalarında duran figürlerde de elbise kuvvetli ve aynı zamanda sunî diyebileceğimiz bir şekilde dalgalanmaktadır. Parthenon kabartmalarında dalgalanan elbiseyi, daha doğrusu süvarilerin chilamis (pelerin)'inin dalgalanmasını, yapılan bir iş ile izah etmek kolaydır. Burada ise elbiseler iş ve hareketlet ilgisi olmadan, örneğin hareketsiz duran figürlerde de dalgalanmaktadır. Nereidler Anıtında da söylediğimiz gibi burada da, etek kısmında görülen kıvrımların paralelliği rüzgârın elbiseyi dalgalandırmasına rağmen pek bozulmamaktadır. Süvariler arasında, Parthenon'da gördüklerimize benzeyenler vardır. Fakat burada hareket ve mücadele bakımından bir şiddet göze çarpar. Gölbaşı Abidesi genel olarak yüzyılın sonuna tarihlenir. Bazı Likya eserlerinde olduğu gibi Gölbaşı Heroonu'nda Doğu tesirini görmek mümkündür. Kapının üst kısmında yer alan ve gövdesinin ön kısmı tasvir edilmiş olan boğa heykelleri bilindiği üzere Doğuda, İran sanatında görülür.
Ayrıca iç tarafta kapının üst kısmında görülen ölü ve uyuyanları koruyan çalgıcı rolündeki Bes figürleri, Mısır ile olan ilgiye işaret eder. Figürler arasında görülen miğferli, mızraklı süvari tipine Likya sanatında sık sık rastlanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder