Bu Blogda Ara

24 Mart 2010

DÖRDÜNCÜ YÜZYIL (Geç Klasik dönem)

Peloponnes Savası sonunda, Pers Harpleri sonunda olduğu gibi bir sulh ve sükûn devri gelmemiştir. Büyük bir üstünlük kurmak isteyen ve i.ö.488 yılında kurulan Attika Delos Deniz Birliğinin başında bulunan Atina yenilgiye uğramış, ağır şartları kabul etmek zorunda kalmıştır. Savaştan galip çıkan Peloponnes Birliğine dahil şehir devletlerinin, başta Isparta olmak: üzere kayıpları büyük olmuş ve hiçbiri Yunanistan üzerinde hakimiyet kuramamıştın Emrindeki ücretli Grek askerleriyle Susa üzerine yürüyen Perslerin Anadolu'daki satrapı Kyros, Kunaksa savaşında   yenilmiştir. Bu savaş sonunda, Batı Anadolu şehirleri, Perslerin intikam alacağından korkarak, zamanın kuvvetli devleti olan Isparta’dan yardım istemişlerdir. Gerçekte Perslerin, Kyros'a yardım yapmalarından dolayı Ispartalılarla arası açılmıştı. Bu istek üzerine Ispartalıların Anadolu'ya gönderdikleri komutan Âgesilaos, Sardes şehrini zapt etmiştir. Fakat, Perslerin yaptıkları yardım sayesinde Atinalılar kuvvet kazanınca, Anavatanda durum Ispartalılar aleyhine değişmiş ve savaş yeniden başlamıştır. Neticede Perslerle, Anadolu için büyük önem taşıyan Kral Barışı imza edilerek Batı Anadolu şehirleri Perslerin idaresine bırakılmıştır. I. ö. 359'da Philip'in Makedonya kralı olmasıyla bu devlet birdenbire kuvvetlenmiş ve neticede Yunanistan bu krallığın hudutlarına dahil olmuştur.
Bu savaşlar ve değişiklikler yüzünden geçirilen malî sarsıntılar sanatta tesirini göstermiştir. 6.ve 5. Yy.lara ait yapılarla 4.Yy’a ait olanlar karşılaştırılırsa bunların daha mütevazı oldukları anlaşılır. Yunanistan'da belli başlı yapılar şunlardır: Epidauros'daki Asklepois tapınağı, Athena Alea tapınağı ve i. ö. 373'de depremden yıkılanın yerine yapılan Delphi Apollon tapınağı. Anadolu'da Mausoleum gibi değişik ve her bakımdan önem taşıyan mezar anıtından başka Sardes ve Ephesos Artemis tapınakları yeniden yapılmışlardır. Monumental bir eser olmamakla beraber Anadolu İon tarzının örnek bir yapısı sayılan Priene'deki Athena tapmağı takriben 4. yüzyılın ortalarında inşa edilmiştir.
Konuda değişiklik oluyor. Tanrı ve yarı ilâhlaşmış kahramanların karşısına insan çıkıyor. Tanrılar artık yaklaşılabilen birer şahsiyet oluyor ve insanlar gibi tasvir ediliyorlar. 5. yüzyılda görüldüğü gibi ihtişamlı tanrı tasvirlerine bu safhada artık rastlanmıyor, zenginliğin yerini sadelik alıyor; hakikî ve tabii olma özelliğine daha çok önem veriliyor. Elbise ve hareket yeniden ele alınıyor, figür daha çok hareket kazanıyor. 4. yüzyıl eseri, zamanın genel özelliği yanında daha çok kendi özelliği ile dikkati üzerine çeker. Buna karşılık 5. yüzyıl eseri, ait olduğu safha ve zaman içindeki diğer eserlerin bir temsilcisidir. 4. yüzyılın sanat özelliği veya özellikleri ancak sanatkârları ve bunların eserlerini incelemekle anlaşılır. Bu bakımdan 4. yüzyılı safhalara ayırmak güç olmaktadır. 5. yüzyılda ise zamanın stil özelliklerini Olympia Zeus ve Parthenon gibi tapmakların eserlerini takip etmekle anlamak mümkündür. 4. yüzyıl eserlerinde 5. yüzyıl eserlerinin sportmen vücudu yoktur, başka bir duruş ve başka bir ritim vardır. Dayanan, destekli figürler fazladır. Vücuttan açılarak hareket eden uzuvlarla derinlik kazanılır. Figür artık omurgaya bağlı değildir ve onun tarafından tutulmaz. Bacakları çapraz duran figürler ortaya çıkar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder