Bu Blogda Ara

24 Mart 2010

YÜKSEK SAFHA

YÜKSEK SAFHA(klasik dönem)

YÜKSEK SAFHA
(İ.Ö.460–420)
M y r o n
Attika ile Böotia arasında hudut şehri Eleutehrai’da dünya’ya gelen myron’un asıl faaliyet yeri Atina olmuştur. Plinius, sanatkârın hocası olarak Hageladas’ı zikreder. Antik kaynakların verdiği bilgiye göre sanatkâr uzun bir zaman içinde çalışır gözükürse de eserlerinin stili,  esas faaliyet yıllarının İ.Ö. 460–440 arasına rastlaması lazım geldiğini açıklar.
Eski yazarlar Myron’un çeşitli eserlerinden bahsederlerse de bugüne kadar sadece iki tanesinin kopyaları ele geçmiştir. Diskobol ve Athena- Marsyas. Bu eserlerin gösterdiği özelliklere göre Myron Yüksek Safhasının başında yer alması gereken büyük bir sanatkârdır.  Zamanın iki büyük sanatkârının yanında zikredilmesinin nedeni, eserlerinde görülen hareketin zamanın ölçüsünü aşmasıdır. Aslında Plinius da sanatkârın bu özelliğine değinir ve sanata hareketi getiren bir usta olarak kabul edildiğini nakleder. Myron’un sanatı hareket ve gerginlik gibi figürün dış görünüşü ile ilgili olan hususlara dayanmakta ve özellikle sanatkârın iki değişik hareket arasındaki anı tespit ve aksettirmek istediği anlaşılmaktadır.

Diskobol:
Aslı tunçtan olan ve Lukian tarafından tasvir edilen eserin elimize geçen çeşitli kopyaları arasında Roma National Müzede bulunan önemli eserleridir. Diskobol de atletin eğilerek kendi etrafında döndükten sonra diski atmak için diğer harekete geçeceği anı görüyoruz. Sağ kol iyice gerilmiş, vücudun ağırlığı tamamen sağ bacak üzerine verilmiş ve sol ayak sadece parmak uçları ile yere basmıştır. Gövde belden itibaren, yukarı doğru gittikçe artan bir dönüş yapmakta ve böylece dizlerle yüzün yönleri arasında büyük bir açı meydana gelmektedir. Bu da bize sanatkârın hareket ve vücut şeklini ifadeye ne kadar önem verdiğini gösterir. Ayrıca eserde hareketin adalelere etkisinin güzel bir şekilde ifade edilmiş olduğunu da müşahede ediyoruz.
 Athena Marsyas:
Zamanında Akropolis'de yer almış bulunan, Athena ve Marsyas'ın heykellerinden meydana gelen grubun şekil ve tertibi hakkındaki bilgimizi, paralar ve vazolar üzerindeki tasvirlere borçluyuz. Ayrıca eseri Plinius da anlatır. Athena flüt çalarken çirkin gözüktüğünden aleti yere atmış, bunu almak isteyen Marsyas'a Tanrı Kadın bakış ve hareketi ile engel olmuştur. Myron bu eserinde yine bir anı, Athena 'nın engel olmak istediğini, Marsyas’ın kendini tutmak için birdenbire aldığı şekil ve hareketi göstermektedir. Frankfurt'ta bulunan kopyada Athena başında miğferi olduğu halde ince yapılı bir genç kız.tipinde tasvir edilmiştir Göğsünde «V» şeklinde kıvrımlar gösteren peplos, bol kıvrımlı bir elbise şeklini almıştır. Kemer bütünü ile elbise üzerinde gözükmektedir. Bu zamana kadar, Düşünen Athena gibi bir iki eser hariç kemer apoptygma veya kolpos'un altındadır. Hareket eden bacağın dizi elbise altında açık bir şekilde belli olmuştur. Gergin bir vücut ve eğri bir duruş gösteren Marsyas aynı zamanda başarılı bir kompozisyona da sahiptir. Esasen Myron gerginliği tam düz hatlarda değil, eğri hat ve vaziyetlerde temin etmektedir. Sanatkârın eserleri, Polykleitos'a ait olanlarla karşılaştırıldığında bunlarda orantının daha ince tutulmuş olduğu görülür.
Sanatkârın Ladas adli heykeli antik kaynakların bildirdiğine göre önemli bir eserdir. Kopyası henüz ele geçmemiş olan ve koşan bir atleti tasvir eden. heykelin hareketli bir eser olduğu anlaşılmaktadır;. Sanatkârın ayrıca güzel bir inek heykeli yapmış olduğu da söylenir. Plinius, sanatkâr Myron'un Ephesos için yaptığı bir Apollon heykelinden bahseder.

Myron'a verilmesi:
Anadumenos, yüz ifadesi, saçın basık ve küçük bukleler halinde belirtilmiş olması ve özellikle göğüs ve karın adalelerinin Diskobol'de gördüğümüz şekle benzemesi   gibi özellikler   bakımından   Myron'un   eseri   olabilir. Riccardi Başı (Floransa'da) da bu zamanın bir eseri olması ve saçlarının
işlenişi bakımından belki Myron'a verilebilir. Perseues başını (Roma'da) ve Boston Heraklesini de Myron'a verenler vardır.Antik kaynaklar Samoslu sanatkar Pythagoras ile Myron arasında yapılan bir yarışmadan bahseder.



Pheidias:
Pheidias'ın kimliği ve ne zaman yaşadığı hakkında antik kaynaklar bize etraflı bilgi vermektedir. Pausanias, Olympia Zeus heykelinde Beni Charmides'in oğlu Pheidias yaptı cümlesinin yazılı olduğunu kaydetmektedir. Hageladas ve Hegias sanatkârın hocası olarak bildirilir. Plinius sanatkâr için 83. Olympiad'ı (İ. ö. 448444) zikreder ki bu tarih Perikles ve Parthenon'un zamanına uymaktadır. Bu ünlü sanatkârın son günleri ise biraz karanlıktır. Athena Parthenos heykeline ait kıymetli malzemeyi çaldığı iddiasıyla suçlandırılan Pehidias'ın i.ö. 432 yılından sonra öldüğü ve son günlerinin de hapishanede geçmiş olduğu tahmin edilmektedir. Pheidias'ın sanat özeliği ve stilini bize en iyi şekilde aksettiren şüphesiz Parthenon’un heykeltıraşlık Bu tapınağın metopları, frizleri ve alınlıkları bir bütün olarak ele alınacağından, sanatkârın şimdi sadece diğer eserleri üzerinde durulacaktır. Antik yazarlar Pheidias'ın Akropolis'de üç Athena heykelinden bahsederler : Athena Lemnia, Athena Promachos, Athena Parthenos. Olympia Zeus Heykelinden ve Amazon'dan da antik kaynaklardan bahseder. Bunlardan başka aynı kaynakların ışığı altında ve çoğunlukla stil kritik yolu ile, başta Diadumenos olmak üzere Kassel Apollon'u, Anakreon, Athena Medici, hattâ Sapho Albani gibi eserler de sanatkâra verilmek istenir. Bunların dışında eski yazarlar, aralarında önemli eserlerin bulunduğu, sanatkârın başka heykellerinden bahsederlerse de bunların kopyaları henüz ele geçmemiştir.

Zeus Heykeli:
Olympia Zeus tapınağının cellasında yer alan ve dünyanın yedi harikasından biri olan, Zeus'un kolossal heykelini Pheidias, talebesi Kolotes ve yeğeni Panamos'un yardımlarıyla yapmıştır. Büyük sanatkarın bu esere ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemekte, ancak İ.ö. 436 yılına doğru tamamladığı tahmin edilmektedir. Eseri olduğu gibi tasvir eden kopyası elimize, geçmediğinden, bilgimiz paralar üzerindeki tasvirlere ve Antik yazarların yaptıkları tasvirlere dayanmaktadır. Bununla birlikte Boston'da Fine Arts Müzesinde bulunan baş gibi Zeus heykelinin kopyası veya benzeri olabilecek eserler de vardır.Tanrı Zeus bir taht üzerinde oturmakta, başında zeytin dalından çelenk, sağ elinde zafer tanrıçası Nike ve sol elinde de kartal başlı asası bulunmaktadır. Tahdın çeşitli süsleri arasında, boya ile yapılmış olan Amazonlarla savaş ve Aphrodite'nin doğuşu gibi konular da yer alır. Taht ile birlikte eserin yüksekliği 12m.yi  bulmaktadır. Bizans imparatorlarından II.Theodosius zamanında tapınağın geçirdiği yangın sırasında Zeus heykelinin de yanmış olması muhtemeldir. Başka bir söylentiye göre, Bizans devrinde eser İstanbul'a getirilmiş ve burada bir yangın sırasında harabolmuştur.
Tapmağın cella'sını dolduran bu eser altın fildişi ve kıymetli taşlarla süslü idi.Büyüklüğüne ve kullanılan malzemeye göre eser Tanrı'yı ihtişamına yakışır bir şekilde tasvir ediyordu. Antik yazarlardan birisi, bu eseri gören, Homeros'un baş Tanrı için söylediklerine inanır, demektedir. Eser seyirci üzerinde, ayağa kalktığı zaman tapınağın çatısını kaldıracakmış gibi bir intiba bırakıyormuş. Bu muhteşem eser bize 5. yüzyılda, özellikle Pers Harplerinden sonraki zamanda Greklerin tanrı tasvirlerine ne kadar önem verdiklerini göstermektedir
Eserin ne zaman tamamlandığı hususunda çeşitli fikirler vardır. Zeus heykelinin parmağında yazılı olan «Pantarkes» kelimesi Pausanias'a göre İ.ö. 436 yılında gençler arasında yapılan güreşte birinciliği kazanan yarışmacının adıdır. Bu durumu göz önüne alan bazı bilginler Zeus heykelinin ancak İ.ö. 436 yılında tamamlanmış olabileceği kanısındadırlar. Zeus heykelini Athena Parthenos ile karşılaştıranlardan bazıları bu eserin ondan daha önce, bazıları da daha sonra yapıldığını ileri sürerler. Bununla beraber iki kolossal heykelin yapılma zamanları uzun sürmüş ve belki de her iki eser üzerinde çalışmalar bir süre birlikte yürütülmüştür. Zeus heykelinin özelliklerini tam olarak aksettiren kopya elimize geçmedikçe bu değişik teklifler böylece kalacaktır.

Athena Parthenos :
Pheidias’ın Parthenon'daki Athenası Olympia Zeus heykeli büyüklüğünde olup, onun gibi tapınağın cella'sında yer almakta idi. 1.20 m. yüksekliğinde bir kaide üzerinde duran Tanrıça peplos giymiş, başında miğferi, bir elinde Nike, diğer elinde mızrak ve kalkanı olmak üzere ihtişamlı bir şekilde tasvir edilmiştir.
Eserin kopyaları arasında bize en iyi fikir veren, Atina Milli Müzesinde bulunan Varvakeion statüsüdür. Tanrı Kadın'ı ayakta, desteğe dayalı olan sağ eliyle, Greklere bahşettiği zaferin bir nişanesi olarak Nike'yi, sol eliyle de kalkanını tutarken görüyoruz. Tanrı Kadın'ın süslü miğferi üzerinde sphinx ve at figürleri görülmekte ve göğsünü tamamen kaplamış olan aegis'in üzerinde de yılanlar ve Gorgo başı açık bir şekilde belirtilmektedir. Kalkan ile Athena arasında, Akropolis'in kutsal yılanı yer almıştır. Athena’nın bu heykelinde bütün tanrılık vasıfları gösterilmiştir. Antik yazarların bildirdiklerine göre altın ve fildişinden yapılmış olan heykelin kaidesinde Pandora'nm doğuşu, sandallarının kenarlarında Lapithlerle Kentaurların mücadelesi, kalkanın dış tarafında kabartma halinde Amazonlarla savaş, iç tarafında resim halinde Gigantlarla Tanrıların savaşı tasvir edilmiştir. Bütün bunlar bize Pheidias'ın çok yönlü bir sanatkâr olduğunu ve heykeltıraşlığın çeşitli kollarında değişik konuları ele almaktan çekinmediğini gösterir. Athena Parthenos'un elbisesinin önündeki dik ve yanda zikzak şekil gösteren kıvrımlar eski modayı devam ettirmektedir. Bu bakımdan Athena Parthenos, sanatkârın erken eserleri arasında yer alır. Ayrıca dudaklarm hafif açık olduğu dolgun, sakin çehre ile de eser bu hususu teyit eder.

Athena Lemnia :
Pheidias'ın bu eserini Lemnos adasındaki Atinalı sakinler ana şehire hediye etmişlerdir. Akropol'e girerken sol tarafta duran heykeli, eski yazarlardan Lukian, yanaklarının tatlı oluşuna varıncaya kadar tasvir etmektedir. Dresden'deki statü ile Bolognadaki başın Athena Lemnia'ya ait orijinal heykelin kopyalan oldukları anlaşılmaktadır. Elbisenin dik kıvrımları aşağıya kadar inmekte ve yan tarafta Parthenos heykelinde gördüğümüze benzeyen şekiller meydana gelmektedir. Tanrı Kadın'm saçı zamanın özelliğini daha iyi yansıtmaktadır. Bandın saçı bastırışı ve iki taraftan saçların taşması şekli, yüzün yumuşak ve tatlılığı hem Lukian'ı teyit eden noktalar, hem de Pheidias'ın stiline ait özelliklerdir. Pheidias bu eserinde, diğer Athenalarmda olduğu gibi Tanrının savaşçı tarafını değil, daha çok barışçı tarafını belirtmek istemiştir. Bu eserde Tanrı Kadın kalkansız, dikkati fazla çekmemek için miğferini çıkarmış olarak, hattâ aegis ve Gorgo, Athena Parthenos heykelinde görülenden  başka bir şekilde  tertip ve tasvir edilmiştir. Athena Lemnia'nın i.ö. 450-440 yılları arasında yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Athena Promachos:
Akropolis'te Erechtheion ile Propylaia arasında, yönü girişe doğru dikili 15 m. boyundaki eseri deniz yolcuları Sunion'dan dahi görüyorlardı. Kopyası elimize geçmemiş olan bu eser hakkındaki bilgimizi Roma paraları üzerinde görülen tasvirlere borçluyuz. Tanrı Kadın başında miğferi, bir elinde mızrağı, diğer elinde kalkanı olduğu halde tasvir edilmiştir.

Amazon:
Ephesos'daki Artemis tapmağı için açılan Amazon yarışmasına katılanlardan Pheidias'a ait eserin kopyası elimize geçmiştir. Yarışmaya katılan diğer sanatkârları da görüp stilleri hakkında fikir edindikten sonra amazonların hepsini bir arada inceliyeceğiz.

Anadumenos :
Pausanias Olympia'da Pheidias'a ait saçım kaldıran (Anadumenos) bir atlet heykeli gördüğünü bildirir. British Museum'da bulunan Diadumenos Farnese adındaki heykel de Pheidias'ın özelliklerini taşıyan bir eserdir.
      Bunun için bazı arkeologlar British Museum'daki heykelin Pausanias'ın bahsettiği heykel olabileceğini, bazıları ise bunun Pheidias'a ait başka bir eser olduğunu kabul ederler. Tabii biz bu tartışmalara katılacak değiliz. Sadece, British Museum'daki eserin, gösterdiği özelliklerden dolayı Pheidias'a ait olması ihtimali üze¬rinde duracağız. Diadumenos Farnese, başındaki bandın saçı bastırışı ve kenarlarından saçların taşması şekli, ayağını yana atması ve yüzünün ifadesi bakımından Pheidias'ın sanat özelliklerini gösterir. British Museum'da bulunan bu eser sanatkâr Myron'un özelliğini taşıyan Anadumenos ve Polykleitos'un özelliklerini gösteren Diadumenos ile karşılaştırılırsa, vücut hatlarının ve adalelerinin yumuşaklığı bakımından da Pheidias'a kolayca verilebilir.

Kassel Apollon :
Kısmen eserin gösterdiği özelliğe, kısmen de Antik yazarların Pheidias'ın «Apollon Parnopios» adında bir eserinden bahsetmelerine dayanarak Kassel Müzesindeki Apollon'u Pheidias'a vermek isteyenler vardır. Bunlardan Lippold bu eseri sanatkârın erken yıllarına ait bir eser olarak kabul eder. Gerçekten bu eser, ayaklarını fazla açmamış oluşu, vücudun ağırlığını taşıyan bacakla oynayan bacak arasında belirli bir fark olmaması, saçlarının işlenişi ve nihayet yüzünde soğuk ifadenin izleri görülmesi bakımından, sanatkârın erken yıllarına verilebilir.

Athena Medici :
Bir kopyası Louvre'da bulunan ve tabiiden büyük olan Athena heykelinin adı arkeolojide «Athena Medici»dir. Eser, önemini kaybetmek üzere olan peplos ve tekrar moda olmaya başlayan chiton gibi iki elbiseyi birden giymiş olarak tasvir edilmiştir. Dışta görülen peplosun kıvrımlarının eski özelliği, oynayan sağ bacak üzerinde ve kollarda belli olan içteki chiton ise ince kıvrımları ile İ.ö. 440 civarının özelliğini taşır. Pheidias'a verilen bu eserin Athena Promachos'un kopyası olması ihtimali üzerinde duranlar vardır. Fakat Promachos'un yapıldığı zamanın Medici'ye nazaran daha erken olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple Medici'yi Pheidias'ın başka bir eseri olarak kabul etmek gerekecektir. Roma'da National Müzede bulunan bir başın Athena Medici'ye ait olması muhtemeldir.

Anakreon:
Perikles babasının arkadaşı şair Anakreon'un heykelini Pheidias'a yaptırmış olmalıdır. Kopenhag'daki Glyptothek Ny Carlberg'de bulunan kopya, duruşu ve yüz ifadesi bakımından gerçekten zamanın özelliğini gösterir. Anakreon'un yaşlı bir kimse olduğu duruşundan ve vücudun ifade şeklinden anlaşılmaktadır. Elbise yalnızca omuzlan kapatmış, vücudun diğer kısmı çıplaktır. Şairin kollarının duruşundan lir çaldığı anlaşılmaktadır. Eseri her bakımdan, Vatican Müzesindeki ayakta duran ve Pheidias'a verilmek istenen Zeus heykeli ile karşılaştırmak mümkündür.
Parthenon:
Perikles bayındırlığa önem vermiş ve Pers Harbleri sırasında yanan, yıkılan yerlerin yeniden imarı için büyük çaba göstermiş ve bu iş için Attika Delos Birliğinin hazinesinden yararlanmıştır. İlk iş olarak Akropolis'te Parthenon'un inşasına başlanmıştır. Yapılacak eser bir taraftan yabancıların hayretini mucib, takdirine mazhar olacak, diğer taraftan da Atinalılar bununla zaferi ihsan ettiğine kani oldukları Athena'ya karşı duydukları hürmet ve bağlılığı ifade etmiş olacaklardı. İşte bu duygu altında tapmak Athena'ya ithaf edilmiş, her iki alınlıkta da doğrudan doğruya Tanrı Kadın'la ilgili mitolojik konular tasvir edilmiştir ki, Grek tarihinde, böyle, bir tapınağın her iki alınlığının aynı tanrıya ayrılmasına pek rastlanmaz. Tasvirlerde tanrılara hizmet ve saygının büyüklüğü, törenin parlaklığı ve her şeyden önce bunların ifade edilmesindeki başarı, üstün sanat belirli bir şekilde görülmektedir. Tapınak için, Erechtheion'un inşa edildiği sahada bulunan Tanrı Kadın'ın eski kült yeri seçilmeyip, Akropolis'in güney tarafında yeni bir yer seçilmiştir. Esasen burada Pers Harpleri yüzünden yarım kalan eski tapınağın temelleri bulunuyordu. Yer seçilmesinde yeni tapınağın uzaktan görülmesi fikrinin de rol oynadığı sanılmaktadır. Lord Elgin tarafından 1800-1816 yıllarında heykeltıraşlık eserlerinin çoğu Londra'ya taşınan tapınağın yapı kısmı yerinde oldukça sağlam vaziyette durmaktadır. Tapınak tarihte, biri Maria kilisesine çevrildiğinde, diğeri de Osmanlılar zamanında silâh deposu olarak kullanılırken Venedikliler tarafından 1687 yılında bombalandığında olmak üzere, iki defa tahrip görmüştür. Iktinos ve Kallikrates tarafından Dor düzeninde inşa edilen tapmağın sütün sayısı 8x17 ve ölçüsü 31x70 m. dir. Tapmakta ton tarzının etkisi açık bir şekilde görülür ve bu yüzden Dor düzeninin soğuk ve sertliği hissedilmez. Yapının çeşitli şekilde süsleme yoluna gidilmesi ve dört tarafının frizle donatılması bu tesirin bariz bir delilidir.Cella'nın batı kısmında Parthenon adı verilen bölmede dört İon sütununun bulunmasını da aynı nedene bağlamak mümkündür. Aigina Aphaia ve Olympia Zeus tapınaklarının dar cephelerinde görülen altışar sütun yerine Parthenon'da sekizer sütun bulunması, gözde, genişliğine bir etki yaratmaktadır. Pronaos ve opisthodomos'da içerdeki sütunlar Dor özelliği olan ve templum in antis tarzındaki tapınaklarda olduğu gibi iki duvarın arasında değil, fakat İon tapmaklarında olduğu gibi duvarların önünden itibaren sıralanırlar. Entasis'in zayıflamış olması yine İon tarzının yumuşak ve ince görüşüne bağlanabilir. Ayrıca tapınak, paralel hatların kavis yapmaları ve sütunların iç tarafa hafif meyilli olmaları gibi özelliklere de sahiptir. Sonuç olarak, Parthenon harmonisini iki stili birleştirmesine borçludur, diyebiliriz.
Tapınağın inşasına İ.ö. 448 yılında başlanmış ve hesap listelerine göre alınlıklar 438-432 arasında yapılmıştır. Ayrıca eserler üzerinde yapılan stilistik çalışmalar da metopların eski (İ.ö. 447-443) olduklarını göstermiştir. Frizlerin yapılma yılları bakımından durumları vazıh olarak bilinmemekle beraber dar cephelerdekilerin, metoplardan sonra, alınlıklardan önce yapıldıkları genel olarak kabul edilmektedir. Uzun taraflardaki frizlerin binanın üzerinde yapıldıkları veya hiç olmazsa yapılmalarına burada devam edildikleri anlaşılmakta ve bu sebepten bunların geç olma ihtimalleri ortaya çıkmaktadır. Güney frizin batı tarafında bulunan tamamlanmamış kısım bu husus için bir belge olarak kullanılmaktadır. Şu halde özetleyecek olursak, metoplar önce, alınlıklar daha sonra yapılmış, frizlere ise alınlıklardan önce başlanmış ve çalışmalara muhtemelen alınlıklar zamanında da devam edilmiştir.

Metoplar:
Tapınakta, ön ve arka cephelerde 14'er, geniş cephelerde 32'şer olmak üzere 92 metop vardır. Metop kabartmalarından güney tarafta olanların ekserisi ele geçmiş, diğer cephelerde olanların hemen hemen hepsi tahrip olmuştur. Cephelerde ayrı ayrı konular ele alınmış, önemli olan doğu taraf Tanrılarla Gigantların savaşına ayrılmış ve sahnenin ortasında da tapmağın ithaf edildiği Tanrı Kadın Athena'ya yer verilmiştir. Batı tarafta Amazonlarla olan mücadele, kuzey tarafta Troja savaşı güneyde ise Kentaurlarla lapithlerin mücadelesi tasvir edilmiştir. Doğu, batı  ve kuzey  yönlerdeki metoplara ait kalıntı çok az olduğundan buralarda çalışanlar ve bunların özellikleri hakkında bilgi edinmek mümkün olmamakta, buna karşılık güney tarafa ait metoplarda bu hususlarla ilgili bazı önemli noktalar tespit edilebilmektedir. Bugüne kadar Parthenon heykeltıraşlığı ile ilgili yapılan çalışmalarda güney tarafın metopları arasında tertip ve stil bakımından bazı ayrımlar tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre eski özellikler taşıyanlar, klasik an-lam ve ifadeyi tam olarak aksettirenler şeklinde metopları genel olarak iki grup halinde toplamak mümkündür. İlk gruba girenlerden güney 30 Nr. lı metoptun tertibinde, Kentaur’un elini lapith'in başına dayamasında ve lapith'in de aynı şekilde mukabele etmesinde bir sunilik görülür. Ayrıca lapith'in yüz ifadesinde ve baş yapılışında Myron'un özelliğini de bulmak mümkündür. Hamann, metoplar arasında tertip, hareket ve son gelişmelerin görülmesi bakımından yaptığı üç gruptan ilkine dahil ettiği bu metopta Olympia Zeus tapmağı batı alınlığının etkisini bulmaktadır. Metoplarda tertip ve ifadede görülen ve eskiye bağlanan bu özellikler yanında her yönüyle savaş anlamına uyan ve klasik ifadeyi tam olarak yansıtanlar da vardır. Bu gruba dahil olanlardan güney tarafta 1, 2, ve 7 Nr. lı metoplarda mücadele güzel bir şekilde ifade edilmiş ve yapı¬lan iş ile yüz ifadesi arasında uygunluk meydana gelmiştir . Buradaki mücadele sahnelerinde yatay, dik ve eğri hatlar bu zamana kadar olduğundan çok daha başarılı bir şekilde birbirleriyle mezcedilmiştir.
Pheidias ve Parthenon heykeltıraşlığı üzerinde fazla çalışan bilginlerden biri olan E. Langlotz metop figürlerinde hayvani ve insanî gibi çeşitli ifadeler tespit etmektedir. Aynı bilgin ayrıca, Pheidias'ın emrindeki ustaları ilkin güney tarafta denemiş olması ve 1 Nr. lı metoptu bizzat yaparak, çalışanlara klasik anlam ve işçiliği göstermiş olması gibi ihtimaller üzerinde de durmaktadır. Hakikaten bu ve bazı  metoplarda tertip çok güzel, Kentaur'ın yüz ifadesi bir portre gibi, canlı bir şekilde işlenmiştir.
Parthenon'un güney metoplarında tespit edilen bu iki genel özellik metoplar arasındaki zaman farkından değil de sadece çalışan ikinci derecedeki ustaların kendilerine has olan stillerinden ileri gelmektedir. Ayrıca, Kentaurlarla Lapithlerin eşit tutulduklarını da görüyoruz. Mücadelede bazen Lapith bazen de Kentaur galip gelmekte, bir tarafta tamamen yenilmiş olan Kentaur, diğer tarafta yere serilen Lapith görülmektedir.

Frizler:
Pheidias bir tapmakta ilk defa mitolojik konu yerine Kayıttan alman bir sahneyi, Atinalıların dört senede bir yaptıkları bay¬ramı tasvir etmiştir. Böylece Atinalılar tapmakta Tanrılarının yanlarında yer almışlardır ki bu bir nevi
onların mertebesine yükselmedir.Tabii bu Persleri yenmenin ve Yunanistan'ı yok olmaktan kurtarmanın verdiği bir nevi gururdur. Esasen Pheidias böyle düşünen bir sanatkârdır ve böyle olduğunu, Athena Parthenos'un kalkanında, Amazonlar savaşında kendini ve Perikles'i tasvir etmesi de göstermektedir.
Yukarda da söylediğimiz gibi Parthenon frizlerinin yapılma tarihleriyle ilgili herhangi bir belge ele geçmemiştir. Yapılan stilistik çalışmalara ve bazı teknik izlere dayanarak bu kabartmaların metoplardan daha sonra yapıldıkları kabul edilmektedir.
Yüksekliği 1 m olan frizlerin bütün uzunluğu 160 m yi bulmakta¬dır. Frizlere aşağıdan ve yakından bakılma mecburiyeti nazarı itibara alınarak, yukarı kısım alt kısma nazaran daha kabarık yapılmıştır. Parthenon frizleri dar cephelerde iç taraftaki sütun sırasının taşıdığı baş tabanın üstünde, uzun cephelerde ise cella duvarının üst kısmında yer almışlardır. Frizlerde takriben 360 insan, 200 kadar at ve bunlardan başka çeşitli sayıda inek, koyun ve keçi figürleri yer almış bulunmaktadır. Bu kadar figürün yer aldığı bu frizlerde, her dört senede bir, Athena'nın doğum gününde yapılan büyük panatheneia şenliği tasvir edilmiştir. Aynı zamanda bu merasimde, Atinalı genç kadınların Athena için dokumuş oldukları elbisenin törenle rahibe verilmesi sahnesi de yer almıştır.
Güney batı köşede başlayan alay, biri tapınağın batı ve kuzey yönlerinden, diğeri de güney tarafından olmak üzere iki kol halinde, törenin merkezini teşkil eden doğu cepheye doğru ilerlemektedir. Tören için hazırlananlar, daha doğrusu süvarilerin hazırlanmaları  batı tarafın frizinde yer almıştır. Elbisesini giyen, sandalını bağlayan atlarıyla meşgul olanlar konuşanlar  ve topluluğa katılmak üzere yola çıkmış olan atlılar hep bu frizde yer almışlardır. Kuzey ve güney tarafındaki frizlerde atları dört nala koşan süvariler, kurbanlık inekleri götürenler, omuzlarında içki kabı taşıyanlar ve arabalar görülür. Yukarda da belirttiğimiz gibi, Parthenon frizlerinde kadın erkek, yaşlı, genç, hattâ küçük yaşta denebilecek Atinalılar Tanrılarına hizmet yolunda çeşitli işler yaparken görülmektedir. Sahnelerin her iki uzun frizdeki tertiplerinde bir simetri göze çarpar : Batıdan doğuya doğru süvariler, arabalar, yayalar ve kurbanlık götürenler aynı sırayı takip ederler.
Frizlerde eskiyle ilgili olabilecek hiçbir ize rastlanmaz, hattâ burada, bazı metoplarda görülen sertlikler dahi kaybolmuş, hareketler normal ve ifade canlıdır. Figürün her hareketinin bütün içinde bir yeri vardır. Kabartmalarda derinlik hem tek figürde, hem de fazla figürlerin bulunduğu sahnenin kendisinde elde edilmiştir. Konu ve sahne içine tek figürün şekli, durumu ve hareketi seyirci gözünde bütün anlamı ve derinliği ile canlanmaktadır. Bilhassa alınlık figürlerinde açık bir şekilde görüldüğü gibi, elbise hiçbir zaman harekete engel olmamakta, biraz mübalâğalı olan küçük tatlı kıvrımlar seyirci gözünde hoş bir tesir bırakmaktadır. İş, hareket ve yüz ifadesi arasında ahenk sağlanmıştır. İfade ve bununla ilgili olarak izah etmeğe çalıştığımız özelliklerin hepsi birden Parthenon stilini meydana getirmektedir. Klasiğin yüksek safhasının en önemli eseri olan Parthenon üzerine arkeolog ve sanat tarihçileri fazlasıyla eğilmişler, heykeltıraşlık eserlerini en ince noktasına varıncaya kadar incelemişlerdir. Bu çalışmaların sonucuna göre, frizler arasındaki üslûp farkları metoplar arasında olan ayrılıklardan daha azdır. Bununla birlikte görülen bazı stil ayrılıklarına dokunmak ve böylece frizlerin özelliklerini daha etraflı bir şekilde ortaya koymak mümkündür.
Frizler arasında belirli ayrımı batı ile kuzey levhaları arasında bulmak mümkündür. Batı frizinde figürü tek olarak ele almaktan ve değişiklikten hoşlanılmaktadır. Esasen bu cephede hazırlık safhasıyla ilgili işler tasvir edildiğinden yan yana ve arka arkaya gelen figürler pek beklenemezdi. Batı frizinde yön ve devamlılık kuzey frizdeki kadar belirli ve muayyen değildir. Buna karşılık figürler canlı, hattâ hareketlidir. Levha ve grupların hepsine şamil olmamakla beraber kuzey frizde genel olarak sahne ve gruplamalarda fazla figürden istifade edilmekte, sahnenin ön ve geri taraflarında figürler çoğu zaman yan yana gelmekte, biri diğerini kesmekte ve bu sayede kabartma sathında derinlik sağlanmaktadır. Tip ve şekil bakımından birbirine benzeyen figürlerin yer aldıkları bu kuzey frizde klasik atmosfer batıya nazaran daha fazla hissedilir ve figürler iç alemlerine daha fazla dönüktürler.
Şimdi frizlerden bazı örnekler alarak Parthenon heykeltıraşlığının sanat bakımından eriştiği düzeyi tespite çalışalım. Batı frizinde dikkati çok çeken sahne, yaklaşık olarak frizin ortasında yer alan, şahlanan at ile bunu zapt etmek isteyen binicinin teşkil ettiği gruptur. Burada iki figür d şekil ve kuvvet bakımından eşit tasvir edilmiştir. Tabiatın, tek ayak üzerinde durabilecek şekilde yaratığı iri gövdeli çevik hayvanı bu hassası ile Parthenon sanatkârı ilk defa taş üzerinde tasvir etmeyi başarmıştır. Hayvanın ifade edilmesiyle ilgili bütün çalışmalar gayet normaldir. Adalelerin belirtilmesi ve damarların işlenişi göze o kadar tabii gelmektedir ki, insan kendini canlı bir hayvan karşısında sanır. Biniciye gelince, geriye doğru hafif meyletmek suretiyle kendisiyle at arasında bir denge sağlamaktadır. Sanatkârın ayrıca elbiseye de önem verdiğini görüyoruz. Chlamis'in arkaya doğru dalgalanmış şekilde tasvir edilmesiyle hem bu kısımdaki saha doldurulmuş, hem de atın çıplak, parlayan vücudu ile kontrast sağlanmış, hattâ atın yukarı kalkmış olan ayaklarıyla arka taraf arasında tasvir bakımından bir denge meydana gelmiştir. Sanatkâr bu şekilde tasvir ettiği iki figür ile hem sahayı doldurmuş, hem de seyircinin dikkatini ortaya çekmeyi başarmıştır. Süvari ve atın yukarı kısımları seyircinin ilk bakışta göreceği yeri doldurmaktadır. Aynı zamanda, yaradılış bakımından insanla hayvan vücudunun eşit olmadığım nazarı itibara   alan sanatkâr,   süvarinin   chlamys'ini   geriye   doğru açılmış olarak tasvir etmekle at ile insan arasında tasvir bakımından eşitlik meydana getiriyor. Olympia Zeus tapınağında eşitliği sanatkâr, Girit boğası metoptun da görüldüğü gibi, Herakles'i önde tasvir etme gibi, insan figürüne bir tercih tanımakla sağlamıştır.
Güney cepheye ait dört atlı araba ve içinde kalkan taşıyan figür de üzerinde durulmaya değer. Burada atın dördü de gösterilerek sahnede bir derinlik sağlanmıştır. Fakat sanatkârın asıl  başarısını derinlik sağlamak amacı ile kalkanı ve bunu tutan kolu tasvir etme tarzında buluyoruz.
Kuzey frize ait 118 Nr. lı süvari Parthenon'un en güzel tasvir edilen figürlerinden biridir. Çıplak figürde belden yukarı kısmın dönüşünü ifade etmede sanatkâr tam başarı sağlamıştır. Vücudun bu dönüşüne karşılık baş profilden gösterilmiş ve bundan ötürü de boyunda meydana gelen cilt katlanması dahi belirtilmiştir. Ayrıca yüz ifadesi klasik anlamı tam olarak yansıtmaktadır. Aslında 5. yüzyılın klasik anlam ve idealizmini Parthenon figürlerinin yüz ifadeleri damgalar. Olimpia Zeus tapınağı eserlerinin yüz ifadelerinde görülen belirli hatlar burada daha fazla tabiilik kazanır ve böylece klasik güzellik meydana gelir.
Doğu  tarafta genel olarak başarı üstündür. Oturan tanrılar ve ayakta duran seçkin Atinalılar merasimin genel atmosferine uymakla birlikte aralarındaki konuşmalar ve birbirleriyle olan münasebetleri de bir dereceye kadar ifade edilmiş ve böylece eski safhanın soğukluğu hissedilmez hale gelmiştir.

Alınlıklar:
Doğu alınlıkta  Athena'nın doğuşu, batıda yine aynı Tanrı Kadın'ın Attika'ya hakim olmak için Poseidon ile yaptığı savaş tasvir edilmiştir. Konuya ait esas figürlerin yanında ayrıca doğu alınlıkta tanrılar, batı alınlıkta Atina şehrinin büyükleri yer almıştır. Alınlıkların 1674 yılında J. Carry ve 1751 de J. Stuart ta yapılan resimleri sayesinde figürler ve konular hakkında fi¬kir sahibi oluyoruz. Fakat doğu alınlığın merkez figürleri çok eski¬den kaybolduğundan, buradaki durum kesin olarak bilinmemektedir.
Yapılan tahmin ve tamamlamalara göre doğu alınlığın ortasında iri gövdesiyle ve profilden olmak üzere Zeus'un oturduğu, yanında Athena ve doğum işine, Zeus'un başını baltasıyla yarmak suretiyle yardım eden Hephaistos'un bulundukları tahmin edilmektedir. Merkez figürlerinden sonra bize göre sol tarafta İris, Demeter, Kore ve Dionysos  sağ tarafta ise Pheito, Dione ve Aphrodite yer almışlardır. Ayrıca alınlığın her iki köşesinde Helios ve Selene'nin arabalarına ait atların başları görülmektedir. Batı alınlığın ortasında Athena ve Poseidon  vardır. Tanrıların yanlarında arabaları, habercileri Hermes ve İris daha sonra da arabacıları bulunmaktadır. Yan taraflarda seyirciler yer alırlar. Bunlardan Kekrops ve kızı  oldukça sağlam vaziyette ele geçmiştir. Ayrıca alınlığın köşelerinde, Nehir Tanrıları oldukları anlaşılan birer yatan figür vardır.
Grek sanatının yüksek safhasına ait en güzel eserler olan alınlık figürlerinde her şey 5. yüzyılın idealizmi içinde tabii olarak ifade edilmiştir. Tabiilik özellikle vücut yapılışında ve adalelerin belirtilmesinde kendini gösterir. Kıvrımlar ise Parthenon'un kendisine has olan ifadesi içinde mütalaa edilmelidir. Elbise ve kıvrımlar Olympia Zeus tapınağında görülenlere nazaran belirli bir değişiklik gösterir: Kumaş incelmiş, kıvrımlar küçülmüş, incelmiş ve çoğalmıştır. Kıvrımların meydana getirdiği tatlı karışıklık ve hafif toplanmaların birinden diğerine geçiş kolayca olmakta ve göz hiç bir şeye takılmamaktadır. Elbise altında vücut, şekil ve hatlarıyla belli olmaktadır. Hasılı sanatkâr sanatını göstermede elbise ve vücuttan aynı derecede faydalanmaktadır. İris'in elbisesinin dalgalanması bir taraftan frizlerde görülenlere paralellik teşkil eder, diğer taraftan da heykelde ilk defa müşahade edilen bir sanat olayı olarak karşımıza çıkar. Figürler mekan içinde gayet rahat durmaktadırlar. Helios'un doğuşunu seyreden Dionysos'un86 b oturuşunda, alınlığın daralan sahasının etkisi hemen hemen hiç hissedilmemektedir. Esasen Parthenon alınlıklarında mekân anlamı ve derinlik, Olympia Zeus tapınağındakine nazaran daha bariz olup, figürlerin frontal duruşlarına artık rastlanmamaktadır.
Bütün bunlara rağmen alınlıkların her figüründe aynı derecede başarı sağlandığı da söylenemez. Doğu alınlıktaki Dione ve Aphrodite'de gayet güzel ifade edilen anne kız samimiyetini ve seyirci gözünün yukardan aşağıya doğru hiçbir şeye takılmadan tatlı kayışını, nihayet kompozisyondaki mükemmelliği, batı alınlığındaki Kekrops ve kızının teşkil ettiği grupta aynı şekilde bulamıyor ve bu iki figürün birbirine dayanmalarında bir zorlamanın mevcut olduğunu görüyoruz.
Sonuç olarak, alınlıkların bir usta tarafından tertip edilerek çalışmaların onun tarafından izlendiği söylenebilir. Metoplarda çalışan ustalar alınlık figürlerine başlayıncaya kadar tecrübe sahibi olmuşlar ve böylece alınlıklardaki çalışmaları daha başarılı olmuştur. Parthenon'un bütün eserleri, çeşitli ustaların çalıştığı Pheidias'm atölyesinde yapılmıştır diyerek, eserler arasındaki ayrılıkların derecesini tayin ve tahdit etmek mümkündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder