Bu Blogda Ara

24 Mart 2010

UTKU VARLIK

1942'de Bolu'da doğdu. 1966'da İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nden
mezun oldu. 1970 yılında devlet bursuyla Fransa
'ya gitti. 1971-1974 tarihleri arasında
Paris G
üzel Sanatlar Ulusal Yüksek Okulu'nda George Dayez ile çalıştı. 1973-1975
yılları arası ise Paris
'de Cachan Atölyesi'nde taşbaskı çalışmaları yaptı.Sanatçı 1 ödüle
sahiptir. Yurti
çi ve dışında 24 kişisel, 23 grup sergisine katılmıştır.
 
Born in Bolu, 1942. Graduated from the State Academy of Fine Arts, İstanbul, 1966.
Went to Paris on a scholarship from the Turkish state. Worked under George Dayez
at National School of Fine Arts in Paris, 1971-1974. Worked on lithography at the
Cachan Studio in Paris. Had 23 one person exhibitions and participated in 22 group
exhibitions both at home and abroad.

ÖMER ULUÇ

1931'de İstanbul'da doğdu. 1953-1957 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde,
Boston ve New York
' da mühendislik eğitimi gördü. 1972-1973 arası ABD'de ve
Meksika
'da resim çalışmalarını sürdüren sanatçı Ulusal ve Uluslararası birçok sergi açmış
bieanellere katılmış ve
ödüller almıştır.

Born in istanbul, 1931. Studied engineering in Boston and New York, 1953-1957.
Worked on painting in U.S.A. and Mexica, 1972-1973. Had numerous one person
exhibitions and also participated in many group exhibitions at home and in different
countries, such in New York, Mexico, Paris, Lisbon, La Haye, Nigeria, etc..., Including
national and international biennials winner of a number  of awards.

SEYHUN TOPUZ

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi-Yüksek Heykel Bölümü'nü 1971 yılında bitirdi.
1978-1980 ve 1983-1984 yılları arasında
çalışmalarını New York'da sürdürdü.
1978-1980 yılları arasında Art Students League
'de heykelci Jose de Creeft ile çalıştı.
6 kişisel sergi a
çan sanatçı 24 karma sergiye katılmıştır ve 3 ödüle sahiptir.

Graduated from the State Academy of Fine Arts-Department of Sculpture in İstanbul,
1971. Continued her studies in New York, 1978-1980. Worked with Jose de Creeft,
sculptor at Art Students League, 1978-1980. Had 6 one person exhibitions and
participated 24 selected group exhibitions. Winner of 3 awards.

GÜNGÖR TANER

1941'de İstanbul'da doğdu. 1968'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi-Nurullah Berk
At
ölyesi'nden mezun oldu. 1971'de Salzburg Yaz Akademisi'nde Corneille ile çalıştı. Mimar
Sinan Üniversitesi
'ndeki öğretim üyeliği görevine devam eden sanatçının birçok kişisel sergisi
ve 4
ödülü vardır.

Born in İstanbul, 1941. Graduated from the State Academy of Fine Arts-Nurullah Berk
Studio, İstanbul. Worked with Corneille at the International Salzburg Summer Academy,
1971. Had  a number of one person exhibitions and won 8 awards. Presently İnstructor
at the Mimar Sinan University.

YUSUF TAKTAK

1951'de Bolvadin'de doğdu. 1974'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim
b
ölümünden mezun oldu. 1974'de Uluslararası Salzburg Yaz Akademisinde çalıştı. Sekizi
İstanbul
'da üçü Ankara'da, İzmir'de, Adana'da ve Dusseldorf'da olmak Üzere 14 kişisel sergi
a
çtı. Grup sergilerine ve bienallere katıldı. Akademi öğrencisiyken aldığı bir ödülü vardır. Daha
sonra yarışmalara katılmadı. İstanbul
'da yaşamaktadır.

Born in Bolvadin, 1951. Gratuated from the State of Fine Arts-Department of Painting
1974. Continued his studies at the International Salzburg Summer Academy. Had 14 one
person exhibitions in İstanbul (8), Ankara (3), İzmir, Adana and abroad, in Dusseldorf
and participated in many group exhibitions including biennrals.

FERİT ÖZŞEN

1943'de Konya'da doğdu. 1968'de Viyana Akademisi'nde Fritz Wotruba'nın yanında bir yıl
eğitim g
ördü. 1971'de Güzel Sanatlar Akademisi-Heykel Bölümü'nü bitirdi. 1978'de Münih
Akademisi
'nde bronz döküm üzerine çalıştı. Japon Hükümeti'nin bursuyla söz konusu ülkede
çalışmalar yaptı. Özşen'in 3 Suudi Arabistan'da, biri Japonya'da ve diğerleri yurdun çeşitli
şehirlerinde 37 heykel, anıt ve b
üstü bulunmaktadır. Mimar Sinan Üniversitesi'nde öğretim
üyeliğini halen s
ürdüren ve kişisel sergiler gerçekleştiren sanatçı 12 ödüle sahiptir.

Born in Konya, 1943. Worked one year at the Fritz Wotruba studio at the Academy of
Applied Arts in Vienna, 1968. Graduated from the State Academy of FineArts-
Department of Sculpture, 1971. Worked  on bronze moulding at the Academy of Munich.
Participated in many exhibitions in Turkey and abroad. 37 of his works are in the
Painting and Sculpture Museums of İstanbul, Ankara, İzmir including the several
museums abroad such in S. Arabia, Japan and Belgium. Winner of 12 awards and
instructor since 1999 at the Mimar Sinan University in İstanbul.

ZEKAİ ORMANCI

1949'da Aydın'da doğdu. Güzel Sanatlar Akademisi'ni 1973 yılında bitirdi. Salzburg'da
Yaz Akademisi, Albert Bitran at
ölyesi'nde çalıştı. Almanya, Avusturya ve Fransa'da mesleki
araştırmalar yaptı. 1976
'da öğretim görevlisi olarak girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde
Halı-Resim (Tapisserie) at
ölyesini kurdu. Halen öğretim üyeliğini sürdüren sanatçının 24 kişisel
sergisi ve 10
ödülü bulunmaktadır.

Born in Aydın, 1949. Graduated from Academy of Fine Arts, 1973. Worked at Albert
Bitran Studio at the International Salzburg Summer Academy. Researche in Germany,
Austria ve France. Joined Academy of Fine Arts, İstanbul as a an assistant professor
and founded his tapestry studio, 1976. Become full professor in 1995. Presently teaches
at Faculty of Fine Arts of the Mimar Sinan University. Had 24 one person exhibitions
and won 10 awards.

HÜSAMETTİN KOÇAN

1946'da Bayburt'ta doğdu. 1970'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Yüksek okulu'nu
bitirdi. 1978
'de Salzburg Uluslararası Yaz akademisi'nde resim çalışmaları yaptı. 1997
yılından beri Marmara Üniversitesi-G
üzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olan sanatçının 2'si
yurt dışından olmak
Üzere 8 ödülü vardır.

Born in Bayburt, 1946. Graduated from the State School of Fine Arts, İstanbul, 1970.
Did painting works at the International Salzburg Summer Academy, 1978. Dean of the
Faculty of Fine Arts of the Marmara University since 1997. Winner of 8 awards, 2 from
 abroad.

NUR KOÇAK

1941'de İstanbul'da doğdu. 1964 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi-
Resim B
ölümü'nü bitirdi. 1970-1974 yılları arasında Paris'de Ecole Nationale
Superieure des Beaux-arts
'da resim dalında uzmanlık eğitimi gördü. 13 kişisel sergisi
bulunan sanat
çı
yurt içinde ve dışında pek çok karma sergiye katılmış, 1 devlet bursu ve 5 ödül kazanmıştır.

Born in İstanbul, 1941. Graduated from State Academy of Fine Arts-Department of
Painting, İstanbul, 1964. Continued her studies at Ecole Nationale Superieure des
Beaux-Arts in Paris. Granted a scholarship from the Turkish State. Had 1
3 one
person exhibitions and participated in 23 group exhibitions. Winner of 5 awards.

BALKAN NACİ İSLİMYELİ

1947'de Adapazarı'nda doğdu.1972'de Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu
'nu bitirdi. Çeşitli tarihlerde Avusturya, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde
mesleki
çalışmalarda bulundu. Marmara Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmış olan
sanat
çının 8 ödülü bulunmaktadır.

Born in Adapazarı, 1947. Graduated from the State School of Applied Fine Arts,
1972. Did works and research on painting in Austria, Italy and U.S.A. at various
different times. Thaught at the Marmara University. Winner of 8 awards.

ERGİN İNAN

1943'de Malatya'da doğdu. 1968'de Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar yüksek Okulu-Resim
B
ölümü'nü bitirdi. Avusturya, Almanya,Fransa ve İtalya'da mesleki çalışmalar yaptı.
Marmara Üniversitesi
'nde çalışan, halen Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan İnan
belirli d
önemlerde Almanya ve Belçika'da misafir profesör olarak bulundu. Sanatçı 12 ödüle
sahiptir.

Born in Malatya, 1943. Graduated from the State School of Applied Fine Arts-
Department of Painting, 1968. Did works and research on painting in Austria,
Germany, France and Italy. Invited by German and Belgian universities as a guest
professor at certain times. Presently instructor at the Marmara University.
Winner of 12 awards.

MERİÇ HIZAL

1943'de İstanbul'da doğdu. 1977'de Salzburg Uluslararası Yaz Akademisi'nde
İtalyan heykeltraş Fran
çesco Somaini ve 1981-1982'de Paris Ecole Nationale
Superieur des Beaux Arts
'da François Debord ve Philip Comar ile heykel çalışmaları
yaptı ve sertifika aldı. Halen Mimar Sinan Üniversitesi
'nde öğretim üyesi olan sanatçının
10 kişisel sergisi, 14
ödülü vardır. Ayrıca uygulamalı sempozyumlara ve bienallere katılmıştır.
 
Born in İstanbul, 1943. Worked on sculpture with Françesco Somaini at
International Summer Academy in Salzburg, 1977 and François Debord and
Philip Comar at Ecole Nationale Superieur des Beaux Arts in Paris, 1981-1982.
Had 10 one person exhibitions and won 14 awards. Participated in applied
symposiums and biennials. Presently İnstructor at the Mimar Sinan University.

HÜSEYİN GEZER

1920'de Mut'da (İçel) doğdu. 1944-1948 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi-
Heykel B
ölümü'nde eğitim gördü. 1948-1950 yıllarında Paris'de Ecole Nationale
Superieure des Beaux-Arts ve Academie Julian Ecole du Louvre
'a devam etti. İkisi yurt
dışında olmak
üzere 16 sergiye katıldı. 37 adet anıt ve büst yaptı. Yurt genelinde katıldığı
yarışmalardan 16
ödül kazanan sanatçı, 1966-1969 yılları arası Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi başkanlığı g
örevinde bulunmuştur.
 
Born in Mut (İçel), 1920. Studied at the Academy of Fine of Arts-Department of
Sculpture, 1944-1948. Contunied his studies at Ecole Nationale Superieure des
Beaux Arts and Academie Julian Ecole du Louvre in Paris, 1948-1950. Participated
in 14 exhibitions at home and 2 abroad. Winner of the 16 awards at the national
competitions. Did 37 monuments and busts. Full Professor and President of the State
Academy of Fine Arts, 1966-1969.

BURHAN DOĞANÇAY

1929 yılında İstanbul'da doğan sanatçı, 1950-1953 yılları arasında Paris Üniversitesi'nden
Hukuk doktorası aldı. 1952-1953 arasında La Grande Chaumiere
'de Sanat Kursları'na
katılan sanat
çının 1965'de New York-Guggenheim Müzesi tarafından bir eseri satın alındı.
1969 yılında Los Angeles
'da litografi çalışmaları yaptı. Dünya Fotoğraf projesi'ni
ger
çekleştirmek üzere dış ülkeleri dolaştı. 6 ödül sahibi olan Doğançay halen New York'da
yaşamaktadır.
 
Born in İstanbul, 1929. Got Ph. D. From Low Department of the University of Paris,
1950-1953. Attended to art courses at La Grande Chaumiere, 1952-1953. One of his
works bought by Guggenheim Museum in New York, 1965. Worked on litography in
Los Angeles, 1969. Did journeys to foreign countries for the World Photograph Project.
Winner of 6 awards. Lives in New York.

MUSTAFA ALTINTAŞ

1946'da Akşehir'de doğdu.1968'de Gazi Eğitim Enstitüsü-Resim Bölümü'nden mezun oldu.
1970
'de Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Ensba'da Gustav Singier ve Jean Berthol
at
ölyelerinde çalıştı. Fransa'da ve Avrupa'da kişisel ve karma sergiler dışında festivaller
ve bienallere katılmış olup Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri
'nde resmi ve
özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır. 


Born in Akşehir, 1946. Graduated from Gazi Eğitim Institute-Department of Painting,
Ankara, 1968. Worked at the Gustav Singier and Jean Berthol studios at ENSB, School
of Fine Arts in Paris, 1970. Participated in numerous joint exhibitions and had one person
exhibitions in Europe including biennials and artistic activities. Works are in public and
private collections in Europe and U.S.A.

KORAY ARİŞ

1944'de Adana' da doğdu. İÜstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel
B
ölümü-Şadi Çalık Atölyesi'nden mezun oldu. 1969-1971 yılları arasında Roma'da
Emilio Greco Heykel At
ölyesi'nde çalıştı. Önce Roma'da daha sonra İstanbul'da özel
at
ölyesini kurup çalışmalarını sürdüren sanatçı kişisel ve karma sergilere katılmıştır. 

Born in Adana, 1944. Graduated from the Sculpture Department of the State
Academy of Fine Arts-Sadi Çalık Studio, İstanbul. Worked at the Emilio Greco
Sculpture Studio in Rome. Founded his own studios first in Rome and then in
İstanbul. Had a number of one person exhibitions and participated in many
group exhibitions.

MUSTAFA ATA

1945'de Trabzon'da doğdu. 1971'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi.
Biri M
ünih'de olmak üzere 18 kişisel sergi açan sanatçı yurt içi ve yurt dışında karma
sergilere ve uluslararası bienallere katıldı,
ödüller aldı. Mimar Sinan Üniversitesi'nde görevini sürdürmektedir.
Born in Trabzon, 1945. Graduated from the State Academy of Fine Arts-Department
of Painting, İstanbul, 1971. Had 18 one person exhibitions in Turkey and 1 in Munich.
Participated in national and international joint exhibitions and biennials winner of
a number of awards as well. Presently teaches at the Faculty of Fine Arts of
the Mimar Sinan University.

TOMUR ATAGÖK

1939'da İstanbul'da doğdu. 1960 yılında Robert College mezunu olan  sanatçı 1962-1965
yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri
'nde mesleki çalışmalarını sürdürmüş, 1980-1984
arasında ise Mimar Sinan Üniversitesi-Resim Heykel M
üzesi-Müdür Yardımcılığı görevini
üstlenmiştir. Çoğukez yurtdışında Türkiye'yi temsil eden ve halen Öğretim Üyeliği görevini
y
ürüten sanatçı yurt içinde ve dışında 31 kişisel sergi açmış ve 8 ödülü vardır.
Born in İstanbul, 1939. Graduated from Robert College, 1960. Continued his studies in
U.S.A. Director assistant at the Painting and Sculpture Museum of Mimar Sinan
University, 1980-1984. Attended to artists activities in Romania and Greece as a
representative of Turkey. Winner of 8 awards. Had 31 one person exhibitions both
at home and abroad.

FERRUH BAŞAĞA

1914 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünden 1940
yılında mezun oldu. Nazmi Ziya ve Fransız ressam Leopold Levy
'nin atölyelerinde çalıştı. 1971
yılında Devlet G
üzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim görevlisi olarak vitray ve mozaik atölyesi
kurdu. 48 kişisel sergisi bulunan sanat
çı, yurtiçi ve dışında, İtalya, Fransa, İngiltere, Hindistan,
Brezilya, A.B.D., Mısır, Şili gibi
çeşitli ülkelerde 52 toplu sergiye, bienallere katıldı. Pek çok
ulusal ve uluslararası
ödülleri bulunmaktadır.
Born in İstanbul, 1914. Graduated from the State Academy of Fine Arts, İstanbul, 1940.
Worked at Nazmi Ziya and Leopold Levy studios. Founded and managed the mosaic
and stained glass studio, Academy of Fine Arts, İstanbul, 1971-1981. Had 48 one
person exhibitions and participated in 52 group exhibitions in Turkey and abroad,
in Italy, France, England, India, Brasil, U.S.A., Egypt, Chile. Winner of numerous
national and international awards.

BEDRİ BAYKAM


1957'de Ankara'da doğdu. 6 yaşında Ankara, Bern ve Cenevre'de ilk sergilerini açtı.
Sorbonne Üniversitesi
'nde işletme ve ekonomi, 1980-1984 yılları arasında California
College of Arts and Crafts
'da resim ve sinema eğitimi gördü. San Francisco, New York,
İstanbul ve Paris
'te sergiler açtı. 68 kişisel sergiye sahip sanatçı birçok grup sergisine katıldı,
ödüller aldı.

Born in Ankara, 1957. Had exhibitions since the age of six in Bern, Geneva, New York,
London, Munich and Stockholm. Studied business and economics at Sorbonne University
in Paris. Studied painting and film making at the California College of Arts and Crafts,
1980-1987. Had 68 one person exhibitions in New York, İstanbul and Paris and
participated in many group exhibitions. Winner of a number of awards.

BUBİ

BUBİ
1949'da İstanbul'da doğdu. 1970'lerde resim sanatına yöneldi ve araştırmalara başladı.
1977
'de İstanbul Üniversitesi-Edebiyat Fakültesi-Psikoloji ve Antropoloji Bölümü'nü bitirdi.
1996 yılında Londra-Sotheby eserleri sergilendi ve satıldı. Sanat
çının kişisel ve karma sergileri
bulunmaktadır.

Born in İstanbul, 1949. Tended to painting art and started research in 70'ies.
Graduated from the Faculty of Literature of İstanbul University-Psychology and Anthropology Department, 1977. Works exhibited and sold in London-Sotheby.
Had in a number of one person exhibitions and participated in many group exhibitions.

ZAHİT BÜYÜKİŞLEYEN

1946 yılında Adana'da doğdu. 1967'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü-Resim Bölümü'nü
bitirdi.1972-1976 yılları arasında Kassel Devlet G
üzel Sanatlar Akademisi'nde eğitim
g
ördü. 10 ödülü olan Büyükişleyen yurtiçi ve yurt dışında grup sergilerine katılmıştır.


Born in Adana, 1946. Graduated from Gazi Eğitim Institute of Art, Ankara.
Continued his studies at Kassel Academy of Fine Arts in Germany, 1972-1976.
Participated in many group exhibitions both at home and abroad.
Winner of 3 awards.
 

ADNAN ÇOKER

ADNAN ÇOKER
1927'de İstanbul'da doğdu. 1951 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi.
1955 yılında Avrupa Konkuru
'nu kazanarak devlet bursuyla gittiği Paris'de Andre
Lhote, Henri Goetz ve Hayter at
ölyelerinde, Salzburg'da Yaz akademisi'nde Emilio
Vedova at
ölyesinde çalıştı. 1960-1995 tarihleri arasında Güzel Sanatlar Akademisi'nde
öğretim
üyeliği yapmış olan sanatçının 1961-1966 tarihleri arası "Müzik Eşliğinde Resim
G
österileri" adı altında performanslar gerçekleştirdi.  23 kişisel sergi açan, 24 grup
sergisine katılan sanat
çı, 2'si uluslararası olmak Üzere 8 ödüle sahiptir.


Born in İstanbul, 1927. Graduated from Academy of Fine Arts, 1951.
Won European Concourt Prize in 1955 and went to Paris on a scholarship from the
Turkish state. Worked at the Andre Lhote, Henri Goetz and Hayter studios in Paris
and the Emilio Vedova Studio at the International Salzburg Summer Academy.
Instructor at the Academy of Fine Arts, 1960-1995. Performed "Demostrations of
Painting with music", 1961-1966. Had 23 one person exhibitions and participated
in 24 group exhibitions. Winner of 8 national and 2 international awards.

Devrim Erbil Kimdir?

Devrim Erbil (d. 1937, Uşak), Türk ressam ve öğretim üyesi.
İlköğrenimini kendi deyişi ile “Çitlembik” ağaçlarının gölgeli yollarına bağlı Balıkesir Gazi ilkokulu’nda, liseyi ise Balıkesir Lisesi’nde tamamladıktan sonra şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne yetenek sınavını kazanarak 1955 yılında girdi. Halil Dikmen ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun öğrencisi olarak 1959’da mezun oldu. İlk sergisini daha lise öğrencisi iken Türk Amerikan Derneği’nde açtı. Arkadaşlarıyla aynı yıl Soyutçu 7’ler grubunu kurdu.
1962 yılında Akademi’ye asistan olarak girdi. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu ve Cevat Dereli atölyelerinde görev aldı.
Altan Gürman, Adnan Çoker, Sarkis ve Tülay Tura ile Mavi Grup’u1963 yılında kurduktan sonra İspanya Hükümeti’nin sanat bursu sınavlarını kazanarak gittiği Madrid ve Barcelona’da başladığı sanat araştırmalarına Paris ve Londra’da devam etti. 1970 yılında Doçent oldu. Türkiye Çağdaş Ressamlar ve Görsel Sanatçılar Derneği Başkanlığı , 1979-1982 yılları arasında İstanbul Resim Heykel Müzesi Müdürlüğü görevlerinde bulunan Devrim Erbil, 1981 yılında profesör oldu. 1985’te başladığı Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanlığını üç yıl sürdürdü. 1988’ ile 1990 yıları arası Yıldız Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bölüm başkanlığı, yapan sanatçı, 1990 yılında bu kez Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi dekan yardımcılığı görevine getirildi. 1991 yılında Devlet Sanatçısı ünvanını aldı.
2004 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden emekli olan ve Balıkesir Belediyesi’nce Devrim Erbil Çağdaş Sanat Müzesi adıyla kişisel müzesi açılan sanatçı, Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı olarak göreve başladığı Doğuş Üniversitesi'nde halen öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir.

Eserlerinin bulunduğu müzeler [değiştir]

  • İstanbul Resim ve heykel müzesi
  • Ankara Resim ve heykel Müzesi
  • İzmir Resim ve Heykel Müzesi
  • Ankara Milli Kütüphane Koleksiyonu,
  • İzmir Selçuk Yaşar Müzesi
  • Eskişehir Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi
  • Bükreş Modern Sanatlar Müzesi’
  • Minnesota Ben and Abby, Grey Foundation Koleksiyonu
  • İskenderiye Güzel Sanatlar Müzesi’nde
  • Yugoslavya Banja Luka, Umjetnicka Garerija,
  • Resmi kurumlar ve özel koleksiyonlar
Sanatçının bir yapıtı

Son Üç Yılın Online Sergileri 

  • 2006 Dirim Art
  • 2006 Açı Sanat galerisi
  • 2006 Tüze sanatevi
  • 2006 Ayşegül Bayrak Sanat Galerisi
  • 2006 Dem-art Sanat galerisi
  • 2006 Teksin Sanat galerisi
  • 2007 Ayşegül Bayrak Sanat Galerisi
  • 2007 Tüze Sanat Galerisi
  • 2007 Teksin Sanat Galerisi
  • 2008 Antik Park Fine Art Atiques
  • 2008 Görüntü Sanat Galerisi
  • 2008 Olcay Art
  • 2008 İstanbul Antik Sanat

Kişisel Sergilerden Seçmeler 

  • 1959 Milli Kütüphane Galerisi Ankara
  • 1962 Şehir Galerisi İstanbul
  • 2004 İş Bankası Kibele Sanat galerisi
  • 2005 Ortaköy Sanat Galerisi İstanbul
  • 2006 Ürün Sanat Galerisi
  • 2007 Teknikler ve Renkler Çırağan Kempinski Sanat galerisi İstanbul
  • 2008 Görüntü Sanat Galerisi Adana
  • 2009 50. Sanat Yılı, Haus Wittgenstein Viyana

Ödüller


Neşet Günal, (d. 1923 Nevşehir ö. 2002 ) Türk ressam ve öğretim üyesi
İlk öğrenimini Şereflikoçhisar’da, orta öğrenimini ise Nevşehir’de tamamladı. Nevşehir Belediyesi’nin bursu ile 1939 yılında, sınavlarını kazanarak girdiği ; şimdiki adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Leopold Levy’nin öğrencisi olarak 1946’da birincilikle mezun oldu.
Akademiden mezun olduktan sonra, iki yıl Ankara Devlet Tiyatroları’nda Dekoratör olarak çalıştı.
1946 yılında UNESCO’nun Paris’te düzenlediği Modern Sanat konulu sergide, katılan Türk sanatçılar arasında yer aldı. 1948’de devlet bursu ile Paris’te “Ecole Nationale Supérieur des Beaux Arts”da Fresk uzmanlık öğrenimi gördü. Resim Çalışmalarını Fernand Léger Atölyesi’nde sürdürürken; Fransa, İtalya, ve İspanya’da inceleme gezileri yaptı. Rahatsızlığı nedeniyle üç yıl değişik hastahanelerde tedavi gören sanatçı 1954 yılında yurda döndü. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistan oldu.
Ankara Hacettepe Hastahanesi’ne 30 m2 İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne ise 20 m2 Fresk yaptı.
1963 yılında Fransız Hükümeti’nin sanat bursuyla ikinci kez Paris’e gitti. Vitray ve Gobelin resimsel halı tekniklerinde çalışmalar yaptı. Döndüğünde İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Aynı yıl Doçent, 1970 yılında ise Profesör oldu. 1975 yılından itibaren beş yıl “Bölüm Başkanlığı” ardından da iki yıl dekan olarak görev yaptığı İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1983’te kendi isteğiyle emekli oldu.
Daha önce kalp Krizi geçiren sanatçı 79 yaşında ardında yüzlerce figüratif eser bırakarak yaşamını yitirdi.
Neşet Günal’in Dananın Ölümü adlı eseri 1962 TÜYB 99x188
<<==Online Sergileri==>
  • 2008 Pınar Art
  • 2007 Evin Sanat Galerisi
  • 2007 Rezan Has Müzesi
  • 2005 Artı Mezat
  • 2004 Ada Antik
  • 2003 Artı Mezat
  • 2003 AKM Sanat Galerisi
  • 2002 dem-art Sanat Galerisi
  • 2001 Milli Reasürans Sanat Galerisi
  • 2001 dem-art Sanat Galerisi
  • 2001 Evin Sanat Galerisi

Ödülleri 

  • 1969 30. Devlet Resim Heykel Sergisi’nde “Kör Hasan’ın Oğlu” adlı resmi ile Birincilik Ödülü
  • 1989 Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü
+ Neşet Günal'a Onur Ödülü verildi

YUNAN SANATINDAKİ GELİŞMELER YONTU VE HEYKELTRAŞLAR GREK HEYKELTRAŞLIĞI...1

YUNAN SANATINDAKİ GELİŞMELER YONTU VE HEYKELTRAŞLAR GREK HEYKELTRAŞLIĞI
A)Geometriksel Dönem:
Dorlar Kıta Yunanistan’a gelemeden önce burada çok gelişmiş bir kültür olan Myken kültürü yer almaktadır. Dor göçleri sonunda bu kültür ortadan kalkmış ve Kıta Yunanistan’a Dorlar hâkim olmuştur. Bunun sonucu kültür değişerek gerilemiş ve yazıda unutulmuştur. Dorlar buradaki Akha kültürünü yakıp yıkmışlar ve böylece Hellas’ta karanlık dönem başlamıştır. O zamana kadar çok gelişmiş olan Myken sanatı ortadan kalkmış, yerine sıfırdan başlayan ve biz bu döneme figürlerin şekillerinden dolayı adlandırdığımız Geometriksel Dönem başlamıştır. Bu dönemde büyük boyutlu heykeltıraşlık eseler yapılmamaktadır. Daha çok küçük boyutlu idoller, figürünler, tören kapları, rythonlar yapılan kazılar sonucu ele geçmektedir. Bu dönemde kazılar sonucunda ele geçen buluntuların özelliklerini sıralayacak olursak; baş, boyun, kollar, bacaklar ve ayaklar silindirik bir şekilde işlenmekte, gözler ise yuvarlak ve patlak bir şekilde gerçekten uzak geometriksel bir biçimde işlenmektedir. Ele gecen buluntuların geometriksel özellikler göstermesinden dolayı bu dönem Geometriksel Dönem olarak adlandırılmıştır.
B) Oriantalizan Dönem:
Bu dönem ticaret sonucu doğudan ve Mısır’dan etkileşimin olduğu ve M.Ö.7.yy. başlarında doğu etkisinin yayılması ile başlamaktadır. Değişim kendini önce seramikte göstermektedir. Bunun nedeni seramik eserlerin günlük yaşamda daha fazla bir şekilde kullanılması, plastik eserlerin ise daha çok dine dayalı olup törensel amaçlı kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan plastik sanattaki yeniliklerin adaptasyonu daha zor olmaktadır. Çünkü toplumlarda dini alandaki değişimlerim yapılabilmesi için uygun bir ortam ve zaman dilimi gerekmektedir. Bu dönemin geç evrelerine kadar anıtsal boyutlu heykellere rastlanmamaktadır; ayrıca henüz taş tapınak mimarisine de başlanmadığından, tapınaklar ahşaptan yapılmakta idi. M.Ö.650 yılları itibari ile taş ve mermerden yapılmış tapınaklar karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemin en önemli stilistlik özelliği ise etkileşimler ve ticaret sonucu doğudan alınan dedalik stildir. Bu stilin özelliklerini kısaca sıralayacak olursak; saçların iki yana oturtulması ve şapka gibi başa geçirilmesi, gözler badem şeklinde iri ve patlak olması, burun yapısının olağandan iri yapılması ve son olarak ta yüzde görülen üçgenlik dedalik stilin belirleyici özellileridir.,
M.Ö.640- 630 yıllarına tarihlenen, arkaik dönemde karşımıza çıkacak olan ve Perslerin Akropolisi ele geçirene kadar süren genç kız heykellerine (Korea) bir adım sayılan, Ouxser Koresi ve Nikandria Artemis’i Oriantalizan dönemde taştan yapılmış ilk anıtsal boyutlu (100 cm.) plastik eserdir. Duruşlardaki en önemli özellik ellerin birinin tamamen, birini de yanda olmasıdır. Önde bulunan elin göğüs üzerinde bulunması kültsel bir ifade olarak ele alınmasına sebep olmuştur. Saçlar başa şapka gibi oturmuş, alın basık, gözler iri ve patlaktır.(Dedalik stil özellikleri) Ellerin durumu ve kafada poşuya benzeyen (Mısırlıların güneşten korunmak için kullandıkları bez parçası) saç olarak kullanılması Mısır’dan birebir alınmış özelliklerdendir. M.Ö.650 yıllarında Mısır’dan alınan ve Mısır’da 2000 yıldır hiç değişmeyen plastik sanatını Helenli ustalar yaklaşık iki yüz yıl içinde (Klasik Dönem) canlı bir insan formatına dönüştürmüşlerdir. Yani etkileşim sonucu oluşan sentez ile kendi kültürlerini yaratmışlardır.

C) Arkaik Dönem:
Bu dönem Oriantalizan dönemde yeni oluşan Yunan sanatının ilk meyvelerinin ortaya çıktığı ve plastik sanatının kendini geliştirmeye başladığı dönemdir. Arkaik dönemin plastik sanatını üç ana başlık altında inceleyebiliriz. Bunlar; korealar, kouroslar ve mimari plastik eserlerdir.(alınlıklar, metoplar, frizler)
Korealar:
Korea giyimli genç kız heykellerine verilen isimdir. İlk olarak anıtsal Yunan plastiğinin başladığı dönemde ortaya çıkarlar (M.Ö.650/640) ve arkaik dönem sonuna kadar (M.Ö.490/480) devam ederler. Üzerlerine giydikleri kıyafetleri sıralayacak olursak; peplos, khiton, himation ve epiplemadır. Koreaların en fazla yapıldığı dönem M.Ö.560- 510 yıllarıdır. Bu heykellerde giysi M.Ö.6.yy.dan itibaren asal öğe haline gelmektedir. Bu heykellerdeki gelişim; arkaik gülümsemenin gelişimi, vücuttaki gelişim, elbisedeki gelişim olarak incelenebilir.
Batı Anadolu ve Kyklat etkili Korealar, Mısır etkisinin devam ettiği fakat elbiselerde bir çeşitliliğin gözlemlendiği, elbise kıvrımlarının belirtilmeye başlandığı, vücutta Oriantalizan dönemde görülen kalınlığın yerini bir incelmeye bıraktığı ve en önemli özellik olarak Arkaik gülümsemenin başladığı dönemdir.
Erken Akropolis Koreaları ise; Arkaik gülümseme sonucu yanaklarda çıkıntıların oluştuğu, saçların erken örneklere nazaran daha iyi işlendiği, gözlerin gerçeğe yakın belirtildiği gibi özellikler göstermektedir. Ayrıca bu dönemi belirten en önemli tarihleme kriteri elbisede karşımıza çıkmaktadır. Elbisenin (himation) bir kırlangıçkuyruğu oluşturması bu dönemi tarihleyen en önemli tarihleme kriterlerinin başında gelir.
Orta Akropolis Korealarında doğal gelişim artık kendini göstermeye başlamıştır. Eller ve kollardaki proporsuyon bozukluğu kısmen giderilmiştir. M.Ö.530’dan sonra detaylara ve elbiseye daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. Elbiseler ve vücut bu dönemle birlikte ayrı işlenmiştir. Elbiselerdeki yoğun ve zengin kıvrımlar bu dönemde net bir şekilde gözlemlenmektedir. Kıyafet olarak peplos ortadan kalkarak yerini Ionia’dan alınan khiton ve himationa bırakmıştır. Yüz uzuvları saçlar ve gülümseme yerine oturmaktadır. Gözlerde aşırı gülümsemeye bağlı olarak gamzeler oluşmaktadır. Saclarda bir çözülmüşlük ve zengin bir uygulama bulunmaktadır. En önemlisi ise bir tarihleme kriteri olarak himation öne doğru uzatılmış elin üstünden atılarak ikinci kırlangıçkuyruğunu oluşturmuştur. Elbise ve vücudun ayrı yapılması, kolların kırılıp vücuttan ayrılması, elbisenin altından bacakların verilmesi bu dönemi tarihlememizi sağlayan önemli kriterlerdir.
Geç Akropolis Korealarını Arkaik sonu ve Klasik başı olarak ta adlandırılabilir. Bunun nedeni bu dönemde görülen yeniliklerin bir geçiş dönemi özelliği göstermesinden kaynaklanmaktadır. Arkaik dönemi en belirgin yapan özellik figürler üzerindeki arkaik gülümsemedir. Perslerin Akropolisi işgal edip yıkmaları ile arkaik dönem sona erer. Yaklaşık M.Ö.500- 490 yılları ile arkaik gülümseme ortadan kalkmaya başlamıştır. Bu grubun özellikleri arasında; gülümseme ortadan kalkmakta ve ciddi donuk bir surat ifadesi verilmekte, vücut ve elbiseler ayrı işlenmekte, kollar vücuttan ayrılarak heykellerde hareketlilik artmaktadır. Böylelikle oraiyantalizan dönemle başlayan heykeltıraşlık eserlerdeki değişim arkaik dönemle tamamlanmakta (M.Ö.480) ve klasik döneme geçiş başlamaktadır. Bu özellikleri en iyi yansıtan örnekler Euthydikos Koreası ve Akropolis 684 nolu korea vb….

Klasik Dönem Heykeltıraşlığı

E) Klasik Dönem
Bu safhaya aynı zamanda «Geçiş Devri», «erken Klasik» gibi çeşitli  adlar ve eserlerin gösterildiği sert ve ciddi ifadelerden dolayı « ciddi Stil»-demek daha doğru olur.  Bu başlık altında ilkin, ciddî stil safhasına giren fakat hâlâ arkaik özelliklerin bariz,şekilde görüldüğü, Aigina Aphaia tapmağı alınlıkları, Harpy abidesi, Leonidas ve Berlinli Tanrı kadın gibi eserleri örnek alıyoruz
 
·         Aigina Aphaia Tapınağı Alınlıkları:
Aphaia tapınağının alınlıkları, zaman bakımından Arkaik devirin sonu ile klasik sitilin basına rastladığı için, arkeolojide ayrı bir yer işgal eder. Tapınağın her iki alınlığına ait heykellerin çoğu Münih’teki Glyptothek’te bulunmaktadır. Bu eserler üzerinde yapılan üslûp bilimi çalışmalar sonunda alınlıkların İ.Ö.500 yıllarında tamamlandığı ve herhangi bir sebeple, belki de Pers Harpleri sırasında hasar gören doğu alınlığın İ.Ö.490–480 yılları arasında yenilendiği anlaşılmaktadır. Her iki alınlıkta Troja Savasına katılan şahıslar tasvir edilmiş olduğundan karşılaştırmalar kolay olmaktadır. Herakles’in de katıldığı savaş sahnesinin ortasında er iki alınlıkta Athena durmaktadır. Batı alınlıkta Athena’nın her iki tarafında üçer figürden meydana gelen ve yönleri ayrı ayrı olan ikişer grup, doğu alınlığın her iki tarafında ise dörder figürden müştekil birer grup vardır. Hatta doğu alınlığın köşelerindeki figürlerde şekil ve istikametleri bakımından esas gruba katmak mümkündür. Böylece kompozisyon bakımından iki alınlık arasından doğuda dikkatin kenarlardan merkeze toplanması, batıda ise dikkatin dağılması gibi önemli bir ayrım vardır. İkinci ayrımı da alınlıkların ortasında duran, bir elinde mızrak, diğer elinde kalkan tutan Athena heykelleri arasında bulmak mümkündür. Batı tarafındaki Athena  frontal duruşu, chimation'un yanlarda zikzak yapması ve paralel kıvrımıyla insan üzerinde doğu ta-raftakine  nazaran biraz daha fazla arkaik özellik taşıdığı tesirini bırakır. Buna karşılık doğu cephedeki Athena daha hareketli tasvir edilmiştir.Aphaia tapmağının alınlıkları arasındaki zaman farkını köşelerde yatan savaşçılarda görmek çok daha kolaydır. Doğu tarafın köşesinde yatan sakallı savaşçı köşeden itibaren alınlığın genişleyen sahasına şekil ve hareketiyle uymuş ve ortaya doğru bir istikamet almıştır. Batı tarafta yatan savaşçının belden yukarı kısmı alınlığın daralan tarafına geldiği için,-figürün sahaya uyması bakımından bir ahenk meydana gelmemiştir. Yine bu genç yaralıda frontal bir durum görülmekte, vücut alınlık sahasına genişliğine yayılmakta, ayrıca saç önde simetrik bukleler halinde, kulakları kapatacak şekilde sıralanmaktadır. Doğu tarafın figürlerinde ise derinlik anlamı fazladır.Doğu cephede yatan ihtiyarın belden itibaren gövdesi hafif dönmekte ve böylece eser, omuz ve kolların şekil ve duruşunun da yardımı ile bir derinlik kazanmaktadır. Derinliği figürün bacaklarının duruşunda da görmek mümkündür. Buna mukabil batı tarafta yatan heykelin bacaklarının duruşunda birbiri üzerine gelmiş bir durum vardır. Batı alınlığa ait ok atan Herakles'de zamanın genel özelliği, ciddî ifadenin belirtilmiş olduğunu/görmek mümkündür. Müteakip sayfalarda eserleri tetkik ederken ciddî ifadenin özelliklerinin neler olduğu üzerinde duracağız. Bütün bu yenilikler yanında Aigina Aphaia tapınağı doğu alınlık
eserlerinin alınlığa sanki getirilip konmuş gibi bir durum göstermeleri, konuya şekil ve hareket bakımından bağlılık derecelerinin az olması, hattâ yüzlerinde çok hafif bir gülümseme görülmesi bakımından bunların klasik eser sayılıp sayılmamaları hususu tartışma konusu olabilir.
 
·         Harpy Abidesi:
Antik devirin Likya’sı olan ve merkezini Xanthos şehrinin teşkil ettiği, bugünkü Fethiye ile Fenike arasında kalan bölge arkaik ve klasik safhalarda sanat bakımından doğuda Greklerin önemli bir merkezi olmuştur. Mevkiinin icabı burada her devirde olduğu  özelliklere rastlanmaktadır. Bu bölgenin önemli eserleri arkaik devirde Aslanlı Mezar, 5.yy. da Harpy, Nereidler ve Gölbaşı Abideleridir.
Likya denilince her şeyden  önce   bölgedeki mezarlar akla gelir.  Aslında mezar tipleri ve ölü gömme geleneği ile Likya’nın Grek alemi içinde ayrı bir yeri vardır. Belki de Likya bu özelliğini kapalı ve dağlık bir "bölge oluşuna borçludur. Bu dağlık bölgede ölünün emniyeti, ekseri memleketlerde olduğu gibi toprağın allında değil, daha ziyade zeminin üstünde sağlanmıştır. Bu gelenek ve zaruretten kaya içine oyulan ve cephesi ev gibi işlenen kaya mezarları ile yüksek kaide üstünde mezarlar ve lahitler meydana çıkmıştır.
Arkeolojide Harpy abidesi diye bilinen eser Likya’nın Xanthos şehrinde bulunan bir mezar anıtıdır. Eser yüksek bir kaide ile bunun üzerinde yer alan ve oda şeklinde olan mezardan ibarettir.Bu dikdörtgen şeklindeki odanın dört tarafı kabartmalarla süslüdür. Bu gün British Museum'da bulunan bu kabartmalara bakıldığında doğu batı ve güney taraflarda oturan figürlere ayakta duranların elle­rindekini takdim etmek istedikleri görülmektedir. Kuzey tarafta ise koltuğunda oturan yaşlı bir kimseden bir gencin miğfer alışı tasvir edilmiştir. Kuzey ve güney taraflara ait kabartmaların ke­narlarında Siren dediğimiz kuş vücutlu kadın başlı kanatlı yaratıklar yer almıştır. Bu karışık yaratıklar ilkin Harpy olarak kabul edildiğinden esere Harpy abidesi adı verilmiştir. Sirenler Grek mito­lojisine göre, ölenleri tanrılara götüren yaratıklardır. Doğuda, bilhas­sa Urartu sanatında bu şekilde karışıp varlık tasvirlerine sık rastlanır.Harpy abidesi  ilk bakışta insan üzerinde arkaik te­sir bırakır. Saç örgüleri, yüz ifadeleri ve bilhassa elbise kıvrımlarında  eskiye ait bu özellikleri bulmak kolaydır. Kadınların elbiselerinde zen­gin ve paralel kıvrımlar, bele kadar  inen uzun saçları örgü şekilleri arkaik devrin özellilerini taşır. Hatta bu zengin­liği arkaik İon sanatına bağlamak da mümkündür.Fakat bu kabartmalar dikkatle tetkik edildiği zaman bazı kıvrımların, bilhassa oturan şahısların arkalarında ve dizlerinin altında görülenlerin geç bir tarihi işaret ettikleri anlaşılır. Sanatta yeni yeni görülmeye başlayan bu tarz kıvrımlarla sanatkar kumaşın katlanmasını ve kırışıklığı ifade etmek istemiştir. İşte bu kıvrımlar Harpy Abidesini Klasik Devrin başına vermeyi kolaylaştırır ve Ekrem Akurgal da dahil olmak üzere bazı bilginler anıtı i.ö.480 yılına kadar indirirler.  Bu durumdan öyle anlaşılıyor ki Harpy abidesi Klasik devrin başlarındadır.
 
·         Ispartalı savaşçı:
Isparta'da ele geçen ve başında büyük bir miğfer taşıyan heykel bazı arkeologlar tarafından Termoplai kahramanı Leonidas olarak kabul edilir. Yüzdeki   ifade, ye gövdenin hareketi bakımından eserin enerjik bir kimseyi tasvir ettiği anlaşılmaktadır.
Dudaklarının yapılışı ve hafif gülümseyen hali ile eser i.ö.490dân önceye ait özellikler gösterirse de, gövde ve başın sağ tarafa doğru ha­fifçe dönüşü, göğüs ve karın yapılışı bakımından Tyran öldürenle­re yaklaştırabilir. Böylece Ispartalı savaşçıyı İ. ö. 480 civarına koy­mak mümkündür.
 
·         Berlinli Oturan Tanrı Kadın:
Berlin Müzesinde bulunan ve Oturan Tanrıça diye bilinen eser, güney İtalya da Tarent’te ele geçirilmiştir. Elbisenin tam plastik olmayan kıvrımlarında, saçın şekil ve örgülerinde geç arkaik safhasının özelliklerini aramak mümkündür.Buna karşılık gözlerin ve dudakların belirli ifade edilmeleriyle yüzde sağlanan ifade eseri ciddi stil safhasına yaklaştırmakta ve i.ö.480 civarına vermeyi kolaylaştırmaktadır. Elbise kıvrımlarının zenginliği ve yüz ifadesinde İon özelliği bulanlar vardır.Bunlar arasında tanrıçanın vücudunun dolgunluğu ve taht üzerinde oturuş gibi Ionia’ya verilebilecek özelliklere de dikkati çekmek mümkündür. Safhanın özelliklerini açık olarak yansıtan ilk eserler Euthydikos koresi, 688 Nr. lı kore Sarışın Baş ve Kritios Oğlanı’dır. Bunların hepsi Atina Akropolünde Perslerin tahrip ettikleri tabakada bulunduklarından, İ.Ö. 480 yılı bunlar için bir ante quem’dir. Yani bu eseler 480 den sonraya verilemezler.
 
·         Euthydikos Koresi:
İthaf edene göre isim alan bu eser duruşu ve cepheden tasvir edilmiş olması bakımından geç arkaik safhanın Korelerini hatırlatırsa da, elbise ve kıvrımların sade­leşmiş olması ve yüz ifadesi bakımından onlardan ayrılır. Dar olan el­bise altında, vücut ve omuzların yuvarlaklığı belli olmaktadır. Saçın başa kalın bir takke gibi geçmesi ve paralel, hafif dalgalı çizgilerle be­lirtilmesi şeklini, biraz sonra göreceğimiz sarışın oğlanın saçı ile kar­şılaştırmak mümkündür. Her iki eserde de şakaklara doğru hafif sar­kan zülüfler, safhanın diğer eserlerinde daha belirli bir şekil alacak­tır. Kore'nin yüz hatları, dudaklarının işlenişi ve gözlerinin yapılışı ciddî stil özelliği taşımakta ve kalınca olan göz kapakları, ağlamış in­sanlarda görülenlere benzemektedir. Eski Korelerin gülmeyi ifade eden düz dudakları terk edilmiş ve bunlar tabii formunu almaya başlamış­lardır. Bütün bu özellikler esere anlamlı bir ifade kazandırıyor ve Ko­re'nin İ. ö. 490 - 480 yılları arasında yapılmış olmasını gerektiriyor.
688 Nr.h Kore'yi yüz ifadesi ile saç şekli bakımından Euthydikos koresi ile karşılaştırmak mümkündür. Fakat elbise ve kıvrımlarının kalın ve ağır olması gibi özellikleriyle 688 Nr. lı Kore ondan ayrılır. Eser genel olarak İ. ö. 480 yılma doğru tarihlenir.
 
·   Sarışın Oğlan:
Arkeolojide «Blond Ephebe» olarak bilinen eser genel olarak Euthydikos Koresine benzerse de cid­di ifade ve" 'teessür bunda daha belirlidir. Gözlerin şekli, dudakların kapalı ve çenenin tok hali ile saçın alını iyice bastırmış olması figüre âde­ta somurtkan bir ifade vermektedir. Bu başta görülen diğer bir yeni özellik de, kaşların burnun iki tarafındaki hatlarla birleştikleri yerde, hafif bir kırılma görülmesidir. Arkaik devire ait heykel çehrelerinde ise, bu kısımda muntazam bir kavis bulunmaktadır.
Sarışın oğlanın gövdesine ait ele geçen parçalara bakıldığında eserde Kritios oğlanındakine benzer bir hareket görülüyor. Genel olarak İ. ö. 480 yılından biraz önceye tarihlenen bu eserin getirdiği en önemli yenilik, başını hafif yana doğru döndürmüş olmasıdır.

·         Kritios Oğlanı :
Akropolis’de Perslerin tahrip ettikleri tabakada ele geçen bu eser, Tyran Öldürenler'den Harmodios’a benzediği için sanatkâr Kritios'a verilir ve bunun için eser arkeolojide Kritios oğlanı diye tanınır.Tabiiden küçük olan bu eserin sanat tarihindeki önemi, vücudun ağırlığını taşıyan ayak ile oynayan bacağın fonk­siyonlarının sonucu olarak vücutta meydana gelen değişikliklerin belirtilmiş olmasından ileri gelmektedir. Eserde sağ diz hafifçe öne doğ­ru çıkmış, biraz aşağıya düşmüş ve dizden aşağısı çok az geriye git­miştir. Vücudun ağırlığı genellikle diğer dik duran bacak tarafından taşınmaktadır. Sağ kalça,   bacağın oynamasına   paralel olarak biraz aşağıya düşmüş ve bu düşüş kasık hattının aldığı şekille daha da açık­lık kazanmıştır. Yine, bütün bu hareket ve değişikliklerle ilgili olarak sol kol hafif geride gösterilmiştir. Bacağın hareketine vücut da uy­muş, böylece Grek heykel tranşlığın da ilk defa frontalite bozulmuş, vü­cudun ortasından geçen dik mihver esnemiş, hafif yaylanmıştır. San­ki şevki tabiinin bir sonucu olarak baş, oynayan bacak tarafına hafif dönmüştür. Kritios oğlanı bu zamandaki Attika özelliklerini yansıtan çok önemli bir eserdir. Gözleri renkli taştan yapılmış olan eser, saçın Sarışın oğlandaki kadar başı bastırmaması ve onun gibi derin düşünü­yor gözükmemesi ile Attikalı bir ustanın elinden çıktığını açıkça gös­terir.
Ciddî stilin i.ö.480 yılı ile Olympia Zeus tapınağı zamanı arasına tarihlenebilecek önemli eserleri şunlardır: Tyran Öldürenler, Selinus E tapmağı metopları, Delphi'li arabacı, Ludovisi tahdı ve steller bah­sinde göreceğimiz bir iki kabartma.
 
Tyran Öldürenler:
 İ. ö. 480 yılında Persler tarafından İran’a götürülmüş Anteneor’un Tyran Öldürenleri Kritios ve Nesiotes adlı iki sanatkâr tarafından i.ö. 477 yılında tunçtan tekrar yapılmıştır. Atina’da Pazar yerinde yan yana duran iki heykelden genç olanı Harmodios sakallı olanı da  Aristogeiton idi.
I. s. 2.yüzyılda yaşamış olan Kommageneli Lukian Tyran Öldürenleri antik devirin belli başlı eserlerinden biri olduğunu kaydeder.Bugüne kadar ele geçen çeşitli   kopyalar arasında  İ. s. 2. yüzyıla ait, Napoli ve Metropolitan müzelerinde  bulunan   tabii büyüklükteki kopyalar,   bize eserin   orijinali   hakkında bilgi   vermektedir. Ayrıca Tyran Öldürenleri vazolar ve paralar üzerinde tasvir edilmiş olarak da görüyoruz. Yan yana durdukları anlaşılan iki eserin birbirine olan uzaklıkları ve duruş  şekilleri kesin olarak bilinmemektedir.Sol tarafta duran Harmodios yukarı kaldırdığı sağ eliyle muhtemelen kılıcını tut­makta idi. Aristogeiton ise öne doğru uzattığı kolunda chlamys'ini ta­şımaktadır. Hamle vaziyetine benzer şekilde duran her iki figür de ha­reketli olup adaleler oldukça belirtilmiştir. Genç olanının yüz ifadesi ve çenesinin tok hali Kritios oğlanına benzerse de, eser ona nazaran biraz daha hareketlidir. Tyran Öldürenlerde cephe çeşitlidir. Birisi grubun cephesi, diğeri de her iki eserin kendilerine has olan cepheleri­dir. Esas olan grubun cephesini her iki eserin yüzleri, eserlerin ken­di cephelerini ise gövdelerinin yönleri tayin eder. Yaptığımız bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Kritios ve Nesiotes, eserlerinde, Antenor'un Tyran Öldürenleri’ni aynen taklit et­memişler, sadece şekil ve kompozisyon bakımından ona bağlı kalmış­lardır. Şayet aynen taklit etmiş olsalardı, ciddî stil safhasında görü­len hareket ve yüz ifadesini bu eserlerde bulamayacaktık.
 
Selinus E Tapınağı Metopları:
Sicilya adasında Selinus’da tespit edilen ve «Selinus E Tapınağı »diye adlandırılan,
Tanrıça Hera'ya ait tapınağın doğu ve batı taraflarında bulunan altışar metoptan beş tanesi oldukça sağlam vaziyette ele geçmiştir. Zeus ile Hera’nın evlenmesi Artemis’in köpeklerinin Aktaion'a saldırışı Herakles ile Amazon mücadelesi Athena ile Gigant Apollon ile Daphne. Metoplarda biri
kadın diğeri erkek olmak üzere iki figür yer almaktadır. Kabartmalar kireç taşın
dan, fakat kadınların kol ve baş gibi elbisenin açık bıraktığı uzuvlar
mermerdendir.
  Sahnelerde, hareket ve yüzlerde ciddî stilin ağır, sade ve düşü-
nen ifadelerini bulmak mümkündür. Zeus ile Hera’nın bulunduğu sahnede ağır ve ölçülü hareketler hem tanrılıklarına hem de zamanın sanat anlayışına uymaktadır. Yüzdeki uzuvlar belirli "hatlarla ifade edil­miştir."" Sanatkâr figürleri, eğri ve bazen de, bir figür için zor olan po­zisyonda tasvir etmekten hoşlanmaktadır.
Bu metoplarda tasvir edilen figürlerin zengin elbise kıvrımların­da, ve mantonun yanlarda geniş zikzaklar yapmasında arkaik devirin izlerini bulmak mümkündür. Fakat bunların yanında Zeus'un dizinin altındaki kıvrımların tabii bir şekilde ifade edilmeğe çalışılması gibi yenilikler de vardır. Yüzdeki uzuvların belirtilmesindeki barizlik ve çehrede hakim olan ifade bize ciddî stilin özelliklerini aksettirir. Bu bakımdan Selinus E tapınağı metopları İ. ö. 470 civarına tarihlenebilir.
 
 
Kouroslar:
Çıplak genç erkek heykelleri için kullanılan bir isimdir. Bu heykellerde kollar aşağıya doğru sarkmaktadır. Eller ise, yanlarda ya yumruk halinde ya da acık bir şekilde bırakılmaktadır. Sounion grubu kouroslarında figürlerin şekli yontuldukları bloğun dört yüzünü aynı anda göstermektedir. Bu kübik formun yüzeyinde anatomik detaylar kabartı olarak yivler ve kazıma çizgiler ile ifade edilmiştir. Anatomi sadece küçük bir boyutta anlatılmış ve vücudun oranları doğaldan büyük bir çapta sapan bir durumda yorumlanmıştır. İnsan figürü önemli detayların vurgulandığı masif ama kendi içinde uyumlu bir yapı ile tasvir edilmiştir. Saçlar ve başın yapımında hala dedalik stil özellileri göze çarpmaktadır. Kulaklar ion sütun aşlığındaki volütler gibi ve gerçekten uzak yapılmaktadır. Yüz uzuvları oyuklar ve çukurluklar bırakılarak yapılmıştır. Kolların proporsuyonu bozuk düz ve iki yandan yapışık bir şekilde aşağı inmektedir.
Orkhomenos-Thera grubu kouroslarında figürlerin bedensel yapıları üzerinde daha fazla durulmaya çalışılmış, ideale yaklaşan bir adım olarak ta detaylar da yuvarlak hatlara önem verilmiştir. Gözlerin ve kulakların yapımında Sounion grubunda görülen stilizasyonluk ortadan kalkmaya başlamıştır. İfade, duruş, baş ve saçların genel görünüşü, kasık hatlarının dik olarak ifade edilmesi ilk eserlere oranla fazla bir fark görülmemektedir. Ayrıca bu eselerde kolların büyük bir kısmının vücuda temas ettiği gözlemlenmektedir.
Tenea-Voloumandra grubu kouroslarında figürler dörtgen formdan kurtulmuşlar ve daha iyi şekillendirilmişlerdir. Kemikler ve adaleler ayrı vurgulanmaya başlanmıştır. Duruş bir önceki duruma göre daha bir elastikiyet kazanmıştır. Kasık hatları eskisi kadar sert olmayıp, karın ve adaleler eskisi kadar gergin değildir. Kollarda henüz bir hareketlilik olmamış vücuda bitişik bir durumdadır. Sacların işlenişi ve şeklinde ilk kez ateş huzmeleri şeklinde verilmiştir.
Melos grubu kouroslarında vücutların ince yapılışı, adalelerin fazla belirtilmemesi, gülümsemeleri, saçlardaki stilizasyon, gözlerin hafif eğriliği ve karın boşluğunun yapılışı bakımından yenilikler göstermektedir.
Anavysos grubu kouroslarında figürlere yandan bakıldığı zaman göğüs kısmının hacim kazandığı ve omuriliğin “s” şeklini aldığı gözlemlenmektedir. Kollar vücuttan yavaşça çözülmeye başlamıştır. Ve bu dönemle birlikte ilk olarak saçlar kısalmaya başlamıştır.
 
Ptoon 20 grubu kourosları arkaik dönemdeki gelişimin son evresini oluşturmaktadır. Öne atılan bacak ile arkada bacak arasındaki değişikliğe ait belirti net bir şekilde görülmektedir. Bunun doğal sonucu olarak ta omuzlardan bir tanesi diğer omuzun aşağısında kalmaktadır. Kolların tamamen vücuttan ayrılması heykeltıraşların gösterdiği bir başarıdır. Gözler ufalmakta ve gözyaşı bezleri verilmektedir.
Sonuç olarak korea ve kouroslardaki gelişim; figürler statik bir duruştan hareketlenmekte, saclar ve kulaklar stilize bir durumdan natüralist ve realist bir şekilde düzelmekte, vücut oranları ve elbiseler gelişip gerçekçi bir şekilde işlenmekte ve kollar dönemin sonlarına doğru korkusuzca vücuttan ayrılarak vücuda hareketlilik kazandırılmaktadır. Böylelikle Yunan plastik sanatı oriantalizan dönemden sonra arkaik dönemle birlikte artık kendine özgü sanatsal kaideler yaratmıştır. Bu dönemden sonra sanatçılar en iyiye ulaşabilmek için çalışmıştır
Delphili Arabacı:
Arkeoloji de bilinen  tunç eser Olmvpia'da ele geçirilmiş olup, kitabesine göre Gelalı Polyzalos tarafından ithaf edilen arabanın sürücüsüne aittir. Delphi Müzesinde bulunan bu eserin sanatkâr Sotades tarafından yapılmış olması muhtemeldir. Elin dizgini tutuşundaki tabilik ve yüz hatlarının ifade edilmesindeki başarı eseri döken ustanın maharetini ortaya koymaktadır.Gözlerin renkli oluşu esere ayrı bir canlılık vermektedir. Yüzdeki uzuvların bariz hatlarla belirtilmiş olması ve çenenin tok hali zamanın genel özellikleridir' Göğüsle "görülen kıvrımlar, ilerde «V» şeklini ala­cak kıvrımların ilk örneğidir. Dizgini tutan el ve başın çok hafif sağa doğru dönmesinden başka vücutta herhangi bir hareket görülmemek­tedir. Esasen figür, gözünün şeklinden anlaşıldığına göre, dikkatle ve biraz da soğukkanlılıkla ileriye bakmaktadır. Belden aşağıda görülen kalın ve dik kıvrımlar düzgün bir şekilde vücudu örtmekte ve yuvarlak bir görünüş meydana gelmektedir. Kemer de biraz yukarda bağlandı­ğı için gövdenin alt kısmı uzun gözükmektedir. Delphili Arabacı genel olarak t. ö. 470 civarına verilmektedir.
Ludovisi Tahtı Ve Boston Kabartmaları:
İtalya’da ele geçmiş olan iki eserden Roma'da National Müzede bulunan «Ludovisi Tahtı» Boston Müzesinde bulunan da «Boston Ka­bartmaları» diye isim alır. Her iki eser şekil, konuları tasvir tarzı bakımından birbirine benzer ve genel olarak aynı zaman aittirler. Eserler arasındaki bu yakın benzerlik çeşitli yorumlara sebep olmuştur. Eskiden taht diye bilinen National Müzede bulunan ile Boston Müzesindekinin şimdi bir altara ait olmaları ihtimali üzerinde durulmaktadır. Hattâ E. Langlotz'a göre ölçülerinin ayrı ayrı olmalarından dolayı her iki­si de ayrı birer altara aittirler.
Böyle çeşitli yorumlara sebep olan bu iki eser üzerindeki tasvir­leri kısaca görelim. Roma'dakinin geniş cephesinde Aphrodite'nin doğuşu yan cephelerin birinde buhurdan önünde oturmuş giyimli bir kadın, diğerinde flüt çalan çıplak bir kadın tasvir edilmiştir. Boston’da bulunanın geniş cephesinde ise, oturan iki kadın ve bunlar arasında elinde terazi tutan bir Eros, dar tarafların birisinde, lir çalan çıplak bir genç   diğerinde   oturan   yaşlı   bir   kadın   tasvir   edilmiştir. Her iki eserde de geniş cephelerde üçer figür, dar cephelerde oturan birer figür bulunur ve böylece tertip ve şekil bakımından bu iki eserin bir­birine çok benzedikleri görülür. Yalnız Boston kabartmasında dar cep­henin birinde bulunan yaşlı kadının oturuşundan ve önünde görülen., kazınmadan mütevellit izlerden dolayı burada bir figürün, muhtemelen bir çocuğun bulunduğu tahmin edilmektedir.
Aphrodite'nin vücudu tam cepheden, başı tam profilden tasvir edilmiş ve elbise, ıslaklığı belli olacak şekilde ince ve vücuda yapışmış ola­rak ifade edilmiştir Ludovisi - Boston kabartmalarında zamanın yeniliğini daha ziyade Eros'un duruşunda aramak yerinde olur. Başın ha­fif sol tarafa eğilmesi, terazi tutan kolun hareketine uyan vücudun yukarı kısmının aldığı şekil ve böylece vücutta meydana gelen yaylanma, Bos­ton kabartmalarında ciddî stil içinde çok ileri sayılabilecek  yenilikler­dir. Yine Boston kabartmasında dar yüzde ileri bir özellik gösteren lir çalan genci, yüz ifadesi, baş ve saç şekli bakımından Myron'un Disko-bol'ü ile karşılaştırmak mümkündür. Diğer dar yüzde oturan kadının al­nındaki çizgi ve yüzündeki kırışıklıklar ve hatta saç şekli o kadar iyi ifa­de edilmiştir ki, esere bakınca gerçekten yaşlı bir kadın karşısında oldu­ğumuzu anlıyoruz. Böyle bir ifade ve başarıya Grek sanatında ilk defa rastlıyoruz. Bütün bu özellikler göz önünde tutularak Boston kabart­malarının Myron'un zamanına kadar inmeleri teklif edilebilir. Hemen ilâve edelim ki, National Müze'deki Ludovisi tahtı bu kadar geç zamana inmemektedir. Zira bu kabartmalarda tam yandan ve tam cepheden tas­vir .etmek prensibi daha çok  hâkim ve Aphrodite'nin  göz yapılışında arkaik özelliklerin kalıntıları hâlâ hissedilmektedir ki bunlar klasik sa­nat atmosferi içinde aksamaktadır. Biz bu durum karşısında, Ludovi­si-Boston kabartmalarına î. ö. 470-450 arası gibi oldukça  geniş bir zaman teklif etmek ve Roma National Müzede bulunanı bu sürenin ba­şına, Boston'dakini de sonuna koyarak bu işin tartışmasını geniş tetkik­lere bırakmak istiyoruz.
Bu kabartmalarda neyin ifade edilmek istendiği kesin olarak bilinmemekle beraber  neşenin yanında kederin yaşlının yanında gencin gösterilmek istendiği tahmin olunabilir. Eros'un tutmakta olduğu terazinin kefesinin elbisesine bürünmüş düşünen kadın , tarafına değil de neşeli olana doğru hafifçe ağması, aynı zamanda bu figürün sevgi tanrısı Eros ile  ilgilenmesinin bir anlam ve amacı olmalıdır. Belki de Ludovisi tahtında doğrudan doğruya ister. Aphrodite'nin, ister başka bir doğuşu olsun bu kutsal olay müzik ve tütsü ile kutlanmaktadır.
 
Zamanın Diğer Eserleri:
İ.Ö. 470 - 460 yılları araşma veya 460 civarına şu eserleri de vermek mümkündür.
 
Charis’ler:
 Elele tutmuş olan bu üç tanrı kadın giyimlerinin değişik olması ile dikkati çeker. Artemision'da bulunmuş olan ve bazı arkeologların Poseidon olarak kabul ettikleri heykel  , yaptığı iş icabı çok hareketli bir şekil gösterir. Tanrı, elindekini fırlatmak için kollarını iyice germiş ve bacaklarını açmıştır. Yüzdeki ciddî ifade yanında, saçın alında gevşek bukleler halinde olması gibi yeni başlayacak olan modanın belirtilerini de buluyoruz. Takriben aynı zamanın eserleri olan Aigina Sphinx'i  ile Apollon Omphalos  (Apollon Choiseuil)'da da bu saç şekli daha bariz özelliği ile görülür. Aigina Sphinx'i, yüzünün arkaik özellikleri hatırlatan ifadesi yanında, başını yana doğru bariz bir şekil¬de çevirmiş olmakla zamanın ileri bir özelliğini gösterir.
 
Olympia Zeus Tapınağı:
Grek aleminin monumental eserlerinden biri olan Olympia Zeus tapmağı, 68x28m ölçüsünde 6x13 sütunlu Dor düzeninde, peripteral bir yapıdadır. Mimarlığa ait kısımları kireç taşından, heykeltıraşlık eserleri mermerdendir. Cella içerde yan duvarlara yakın iki sıra sütunla üç kısma ayrılmıştır.  Metoplar doğu ve batı taraflarda altışar tane olmak üzere Cella duvarında yer almışlardı.Tapınak Elis bölgesinde, bir kült, yeri olan ve Olympiadların yapıldığı Olympia şehrinde inşa edilmiştir. Zeus tapınağından başka Dor düzeninde en eski tapınaklardan biri olan Heraion ve ayrıca hazine daire­leri gibi önemli yapılar da burada yer almakta idi.Elisli Libon tarafından inşa edilen Zeus tapınağının î. ö. 456 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. İnşaatın ne zaman başladığı ve ne kadar devam ettiği kesin olarak bilinmemekle beraber heykeltıraşlığa ait eserleri on yıl içinde tamamlandığı tahmin edilmektedir.Arkeolojide ve stilistik karşılaştırmalarda tapınağın Paros mermerinden olan alınlık heykelleri ve metopları için genel olarak.t. ö. 460 civarı ka­bul edilir. Tapınağı yapan heykeltıraşın kim olduğu maalesef bilinmemektedir. Pausanias alınlıkların ustaları olarak Paionios ve Alkamenes’i zikrederse de stil yolu ile yapılan karşılaştırmalarla bu husus teyit edilmiş değildir. Hakim olan genel kanaate "göre bütün işleri plânlayan ve çalışmaları idare eden tek bir usta vardı. Olympia Zeus tapınağı heykeltıraşlık eserlerini üç grup halinde "mütalâa edeceğiz Alınlıklar, metoplar ve Pheidias bahsinde göreceğimiz Zeus heykeli.
 
 
Alınlıklar:
Doğuda Oinomaos ile pelops arasında yapılan araba yarısından önceki sahne görülmektedir. Batı alınlıkta ise Peirithoos’un düğününde kadınları kaçırmaya teşebbüs eden Kentaurlar ile Lapithler arasında çıkan kavga tasvir edilmiştir. Anlıkların köşelerinde ki bazı figürlerin diğer figürlere nazaran stil bakımından farklı olup daha geç bir devire ait özellikler gösterirler. Böylece alınlığın bazı figürlerinin herhangi bir sebepten ötürü sonradan değiştirilmiş olduğu tahmin edilmektedir.
Her iki alınlığın karşılaştırması: Doğu alınlık için seçilen araba yarışı aslında çok hareketli bir konudur. Fakat sanatkâr bu konu içinde sadece, devrin özelliklerini en iyi aksettirecek olan şekil ve anı seçmekle düşünce ve iç âlemin derinliğini, hareket ve heyecana tercih etmiştir. Ayakta duran, oturan sakin figürler, düşünceli ifadeler, kalın ve dik kıvrımlı ağır elbiseler, Olympia Zeus tapınağının genel özellikleridir. Batı alınlıkta ise zamanın heykel sanatında hâkim olan ölçüleri aşan hareket ve elbisenin vücuttan sıyrılması gibi yenilikler denenmiştir. Kısaca ifade etmek istersek, doğu alınlıkta sükûnet ve his batıda ise hareket ve heyecan vardır.
Konu ve figürlerin hareketli olup olmamaları bakımından iki alınlık arasında şöyle bir ayrım daha tespit etmek mümkündür. Seçilen konu icabı alınlıktaki figürler ve bunların uzuvları ileriye, karşısındakine doğru uzanmaktadır. Bu bakımdan bir figürü serbest olarak izah etmek güç ve figür tek olarak ele alındığında manası pek anlaşılamamaktadır. Buna karşılık doğu alınlığın figürlerini serbest, yanındakilerden ayrı olarak mütalaa etmek mümkündür. İşte bu özelliklerden dolayı doğu alınlıktaki figürlerin yerleri anlaşmazlık konusu olmuş ve yukarıda belirttiğimiz gibi iki yeniden kurma ortaya çıkmıştır.
İki alınlık arasındaki diğer önemli bir ayrım da, doğu alınlıkta merkezi Zeus’un teşkil ettiği ve bütün figürlerin ithal edilebileceği tek bir grubun bulunmasıdır. Ancak yanlara doğru gittikçe figürlerin bu gruba katılma dereceleri azalmaktadır. Batı alınlıkta ise, ortada duran tanrı Apollon mücadele sahnesini ikiye ayırmaktadır.
Bütün bu ayrılıklara rağmen, Olympia Zeus alınlıklarının ayrı ayrı ustalar tarafından yapıldıklarını kabul etmek zordur. Muhakkak bir baş usta vardı ve bütün iş konuya bunun görüş ve düşüncesi hâkimdi. Bu ustanın emrinde çalışanlar ona bağlı kalmışlar ve kendilerinden fazla bir şey katamamışlardır. İki alınlık arasında belirli bir zaman farkı da görülmemektedir.
Bütün yeniliklere ve sanatın gelişme yolunda aldığı mesafeye rağmen Olympia eserleri ile Grek sanatı en yüksek seviyesinde ulaşmış değildir. Örneğin batı alınlıkta kentaur’ın kaçırmak için göğsünden infazsızca yakalamış olduğu Hippodameia’nın yüzünde, cereyan eden olay ve bunun şiddetine uyan bir ifade değil, daha çok zamanın genel ifadesi hâkimdir. Bu bakımdan sanat gelişmesine devam edecek, yapılan iş ile yüz ifadesi arasındaki ahengi temin hususunda biraz daha gayret sarf edecektir.
 
Metoplar:
Herakles'in oniki işi tasvir edilmiştir. Mitolojiye göre, Olympia'da yapılan oyunları memlekete Herakles getirmiştir. Belki bu ilgiden ötürü Zeus tapmağı metoplarında,kahramanın başardığı işler tasvir edilmiştir.Metop kabartmalarından dört tanesi oldukça sağlam vaziyette ele geçmiştir. Bunlar Augeias'a ait ahırların temizlenmesi Hesperidlere ait elmaların Herakles tarafından alınması , Girit boğası  ve Stymphalos kuşlarıdır . Bu metopların bazılarında Athena da hazır bulunmaktadır. Aslında bütün bu işlerin yapılmasında Tanrı Kadın, kahramana yardım etmiştir.
Metop figürleri zeminden oldukça çözülmüştür. Metoplarda hem doğu alınlıktaki sükûneti, hem de batı alınlıktaki hareketi bulmak mümkündür. Atlas tarafından elmaların Herakles'e verilmesi sahnesindeki Athena'yı gerek duruş, gerek elbise bakımından alınlıklardaki Hippodameia ve Sterope ile karşılaştırabiliriz. Nemea aslanı sahnesinde olduğu gibi bazı metoplarda mücadelenin durgun anı seçilmiştir. Burada aslan yerde yatmakta, Herakles mücadelenin verdiği yorgunluğun tesiri ile olacak, bir ayağı aslanın üzerinde olmak üzere, ayakta durmaktadır. Bu tasvirde zamanın genel özelliğine uyulmuş olduğunu tahmin etmek kolaydır. Zira daha sonraki eserlerde Herakles'in Nemea aslanı ile mücadelesi daha hareketli geçer.
Herakles'in Girit boğası ile mücadelesinde hareketli ve başarılı bir kompozisyon görüyoruz Herakles'in vücudunun şekli mücadeleye uymuş ve başının aldığı şekil, hayvanın başının hareketine karşı, sahnede denge sağlamak için yapılan bir hareket sayılabilir. Alınlıklarda olduğu gibi metoplarda da hem sükûnet, hem de hareket ifade edilmiştir. Zamanın vazolarında Olympia eserlerinde görülen özellikleri bulmak mümkündür. Floransa Müzesindeki Peirithoos'un düğününün tasvir edildiği kraterde batı alınlıktaki gibi mücadeleyi, Niobidler Ressamı’na ait Louvre'daki kraterde de doğu alınlıktaki sükûneti bulmak mümkündür. Şu halde Olympia eserleri zamana mal olmuş özellikleri aksettirmektedir.
Peisistiratlar zamanında Akropolis'deki Korelerde görülen ve zamanın modası olan İon chiton'unun yerini î. ö. 480 tarihlerinde tekrar peplos almaya başlar. Olympia eserlerinde peplos'un vücuda uydurulmasına çalışılmıştır. Ayakta sakin duran figürler ile, elbisenin şekli ve yukardan aşağıya inen kıvrımlar arasında bir ahenk bulmak mümkündür. Oturan eserlerde  ise oldukça bol ve ağır elbise kıvrımları kullanılmak suretiyle figürlerin hareketleriyle bunlar arasında ahenk sağlama yoluna gidilmiştir. Theseus ve Pirithoos’da olduğu gibi çok hareketli figürlerde elbise chimation harekete engel olacağı düşüncesiyle vücuttan sıyrılmış olarak tasvir edilmiştir.Elbisenin kıvrımlarında yenilik olmuştur. Eskiden bilinen dik kıvrımlar yanında kısa ortası çukur beyzi şekil gösteren kıvrımlar ile özellikle elbisenin etek kenarlarında katlanmış derinin kenarında gözüken ve göz şekline benzeyen kıvrımlar çıkmıştır.
Zeus tapmağı heykeltıraşlık eserlerinin diğer özellikleri olarak şunları da söylemek mümkündür. Düşünen ve kendini dinleyen ifade yanında, alınlığın köşelerinde yatan figürlerde bilhassa Alpheios'da görüldüğü gibi ileriye dikkatle bakan, merkezde cereyan edenleri takip eden ifadeler de vardır. Bilhassa Arkaik Devir kadınlarında görülen dış güzelliğin yerini, şimdi anlamlı ve olgun ifadeler almıştır. Hattâ kadının vücudunu kalın, çuvala benzeyen bir elbise örtmektedir. Esasen Olympia eserlerini İon eserlerinden ayıran özelliğin biri de budur. Kadınlar diş görünüşleriyle çekicilikten uzaktırlar.
Olympia Zeus tapınağının heykeltıraşlık eserleri gerek seçilen konunun ağırlığı ve heyecan, gerek figürlerin büyüklüğü ve iç alemlerinin derinliği bakımından klasik Grek heykeltıraşlığının monumental eserleri arasında haklı olarak yer alır.
Yukarda açıklamaya çalıştığımız bütün yeniliklere ve sanatın gelişme yolunda aldığı mesafeye rağmen Olympia eserleri ile Grek sanatı en yüksek seviyesine ulaşmış değildir. Örneğin batı alınlıkta kentaur'ın kaçırmak için  göğsünden insafsızca yakalanmış olduğu Hippodameia'nın yüzünde cereyan eden olay ve bunun şiddetine uyan bir ifade değil, daha çok zamanın genel ifadesi hakimdir. Bu bakımdan sanat gelişmesine devam edecek, yapılan iş ile yüz ifadesi arasındaki ahengi temin hususunda biraz daha gayret sarf edecektir.